KIRIM HASRETİKalbimizi titreten yanık bir türküsün sen Gönülde tazelenen nazenin ülküsün sen Boynumuz bükük kalır boynun bükük kaldıkça Mâziyi yâd eyleriz hayallere daldıkça Seni ele yâr etti güçlülerin atası Düşlerimi kanatır hüzün yarımadası Kırım Tatarlarının taşırsın izlerini Söyle kim kör eyledi vicdanın gözlerini? Bizi teselli eyler şanlı mâzinin yâdı Akmescit’ten duyulur öksüzlerin feryadı Uzağına düşenler, adını anar durur Bahtı kara Kırım’a yürekler yanar durur Sitemim Moskof’adır, sana değil sitemim Sen özgür kalmadıkça dinmeyecek matemim Güller boynunu bükmüş, susmuş şeyda bülbüller Rengini, kokusunu yitirmiş mor sümbüller Balyozla kırılmıştır özgürlüğün kanadı Vicdanları kanattı Moskof’un kör inadı Dizlerden derman gitmiş, sarp dağları aşan yok Ey şimalin aslanı, imdadına koşan yok! Bugünkü ahvaline hayret eden yok şimdi Düzlüğe çıkman için gayret eden yok şimdi Özgürlük savaşçısı İsmail Gaspıralı Bir millet doğranırken kimse değil oralı Bütünün yarısısın, öbür yarın bizdedir Bir ayağın çukurda, bir ayağın düzdedir Ateşten bahçelerin kırıl(g)an gülüsün sen Moskof’un kıskacında şimdi bir ölüsün sen Zaferi düşte görür özgürlük savaşçısı Mustafa Abdülcemil, Tatar’ın yol başçısı Evlâdın Cengiz Dağcı kucağında uyuyor Attığın çığlıkları sağır sultan duyuyor Dünyaya haykırmalı Kırım’ın davasını Ölmeden solumalı Akmescit havasını İklimin soğuk ama yüreğin sıcak senin Mütebessim nazarın mazluma kucak senin Ey hüzün coğrafyası, alamadın bir nefes! Yurdundan evlâ değil bülbüle altın kafes O kelepçeli hâlin içimizi acıtır Baş tacı ettiklerin başımızın tacıdır Kan kırmızı şafakta gölgenden kan çekilir Seni üzgün gördükçe bedenden can çekilir Gün gelecek Kırımlı yurduna kavuşacak Yeşerecek bahçeler, kederler savuşacak... M. NİHAT MALKOÇ |