bu şehrin adı da sen..
bu ölümsüz büyük şair ölümünün,
her gün aynı saate aynı vapura bindiği aynı havayı soluduğu bakışlarında delice sarhoş olduğu İstanbul u O orada yaşadığı için sevdiği her gün aşk dolu mektuplar yazdığı Ve şiirleri oturduğu sokağın kaldırım taşlarına kazınan Ancak ne var ki aşkına karşılık bulamadığı ölüp bittiği bu kadının elinden olacağını anladığında.. gitmeli bu şehirden belki yaralarım daha az kanar!... kocaman bir aldatmaca bir avunma çocukça yaraların uzaklarda daha çok kanayacağını bilmez miydi vurgun yemiş bu eşsiz şair... ben ki kendimden biliyorum! şimdi değiştirdiğim bu şehirde sürekli esen rüzgar ona hasretimin şarkısını söylüyor bana geceleri masmavi gök yüzünde göz kırpan yıldızlar burada rahat mısın diyorlar ısrarla karşımda boydan boya uzanan Kaz Dağları aşkımın sonsuz ve ebedi görkemini vuruyor yüzüme akşam güneşinin balkonuma düşün engin kızıllığı ilahi hayalini resmediyor gözlerime saat tam sekiz otuzda yakınımdaki hava alanına pike yaparak inen ışıl ışıl uçak önceki şehirde evime sekiz dakikalık mesafeden her gün geçen Onu hatırlatıyor bana... |