PEŞ PEŞE RÜYALARI. Ufukta kaybolan bir at, Gidiyor dörtnala zaman. Gittikçe daralan helezon yollar... Geceler simsiyah bir pelerin, Sığındığım sabahtı ellerin. Nefesimde ne var, kanatıyor çiçeği? Bakışlarım uçarken peşpeşe bulutlara, İtiyor zamanı sessizce uçurumdan rüzgâr, Ağlıyor peşinden dağlar uğuldayarak... II. Aydınlatıyor ay ıssız bir yolu, Fısıltılar duyuluyor çalılıklarda. Bir dal kırılıyor, Sesinden ürken bir böcek Telâşla gidiyor ters yöne. Büyük bir kavis çiziyor yarasalar, Acılardan, sancılardan atlayarak. Ayağı kayıyor umutlarının, yuvarlanıyor yerlerde. Karanlıkta dua ediyor ağaçlar el ele tutuşmuş. Gölgelere sinmiş yavru bir ceylan, Arıyor anasının kokusunu, başı yukarda, Gözleri ürkek, masum, kapkara... III. Kışkırtıyor uykudan arta kalan geceyi Yolunu şaşırmış işveli bir kahkaha, Düşüyor yollara kırıtarak. Birleşip yıldızlar uç uca Resim yapıyorlar altın tozundan. Pencerede solgun bir çocuk yüzü, Bakıyorum, içeri kaçıyor. Sallanıyor kara bir perde, Mor bir ışık sızıyor dışarı, Sabah nerde? IV. Bir kadın ilerliyor parmak uçlarında, Gözleri yerde. Saçlarında gecenin kokusu Sürünüyor yerlerde. Kaşları çatık, Sanılır sanki bakışlarından Denizde gemilerinin Hepsi batık... İki yavru güvercin gibi Çıkıyor karanlıkta elleri, Topluyor saçlarını. Sıkı sıkı sarındığı mantosunun eteklerinden Dökülüyor gecenin acımasızlığı, kederi, Gölgesi gitgide ufalıyor, Dar sokaklarda koşarak kayboluyor, v. Elini çenesine dayamış Kocaman bir kaya, Sakalını sıvazlıyor şehre bakarken. Hayretle seyrediyor ağaran ufku, yorgun. Gökyüzünde sisten bir çadır, Ardından dökülüyor damlalar. Yükseliyor buğu buğu toprak kokusu Çirkinlikleri toplayarak. Kara geceye inat, rengârenk gök kuşağı, Atmış bir ayağını dağlardan aşağı, Boyuyor ufku boydan boya. Neş’eleniyor kuşlar Çekiştiriyorlar gagalarıyla tutup gök kuşağını, Bin bir renge boyanıyorlar. Kanatlarının sesinde yükselen alkışlar. Güneş sıyırıp kılıcını kınından Çıkıyor bulutların arasından, Kamaşıyor gözlerim ışıktan. Hâlenur Kor |