Bir Hilâl Uğruna Yahut 15 Temmuz'da Zaman
zaman acının kozasını ördü o gece
hoyrat hüzünler boy verdi içimizde masmavi türkülere pusu kurdu kızıl aryalar diriliş vakti kıyama durdu bir millet her can vatana kurbandı ismailce paslı prangalar parçalandı o gece alevden kadehler yudumladık o gece vakitlerden kor bir temmuz akşamı merhametimiz yağmalandı hoyratça kıldan ince kılıçtan keskindi ihanetler arzdan arşa dua yüklü, amin yüklü her hece gönüllerin sadağında ok kalmadı o gece göklerden önce ateş, sonra yıldız yağdı o gece yüreklerde yer yoktu korkuya ve kedere şehadet kervanına katılmak için yarıştı yiğitler güneşe pusu kurdu gece yüzlü adamlar zırh edindik imanı, teslim olmadık güce kabaran coşkun sular yatağından taştı o gece mataramıza oluk oluk kan doldu o gece hamza gibi heybetliydi yağız delikanlılar bombalardan daha tesirliydi tekbirler delişmen bir karanfil kokusuyla uyandık sehere şafak vakti ayan oldu, çözüldü her bilmece bilâllerin ezanları darbeleri susturdu o gece asrısaadetten taşan bir ömer vardı o gece ihanet ordusuna ilk kurşunu sıkan nefer "Tanrı’nın Kırbacı"nı hatırlattı ecnebilere yusufları çekip çıkardı derin kuyulardan öyle bir saldırdık ki Allah’ın kılıcı halitçe şehadetin nuruyla aydınlandı o gece oğuz’da er tükenmez, tükenmedi çok şükür tarihten çıkıverdi kürşat’ın kırk çerisi meydanlar dar geldi alperenler nesline balkıdı ay yıldızım (s)özlerin yangınında dik duruşun, zaferin eskimez dili türk’çe acının döl yatağı kurutuldu o gece uğursuz baykuşlar içimize sindi sinsice büyüdükçe büyüdü ihanetin şehlâ gözleri umuda barut yağdırdı çelik kanatlı kuşlar mermilerin üzerine yürüdü serdengeçtiler can düştü omuzlarından, bir kuş gibi hafifledi yükçe cam kırıkları can kırıklarına karıştı o gece simsiyah heybemizde azığımız gamdı o gece ölüm yağdırıyordu alçak uçan alçaklar okyanus ötesinden emirler yağdırırken meczup... ebabiller kan kusturuyordu koca fillere hilâlin gölgesinde umutlar göveriyordu öylece millet derin uykusundan uyandı o gece bir çolpanın hezeyanları kirletti idrakleri o gece kimi şehit, kimi şahit oldu gazi alperenlerin sular seller gibi kan aktı tutulmuş köprülerin altından barak babalar, sarı saltuklar göründü meydanlarda zulmün yumuşak karnına saplandı demir pençe kara kuru bir leylâ, mecnûn eyledi kays’ı o gece suskunluklarımız çarmıha gerildi o gece acının darası düşüldü hicranın özgül ağırlığından şehadet pınarından kana kana içti rintler imamenin sabır ipine dizildi dağılan kehribar taneleri dağların üstüne nice dağlar devrildi gülce bir kaplumbağa ömrü kadar uzun ve kesifti o gece zamanın balans ayar(lar)ı bozuldu o gece öznesi yoktu yüklemi aşikâr cümlelerin pimi çekilmiş bir kaos bıraktılar kucağımızda o gece büyükler kirlendi çocukların nazarında garb’ın miyop gözlerine dev göründü cüce pikseli düşük fotoğraf gibi bulanıktı o gece esaretin çelikten zincirleri kırıldı o gece ulu çınarlar gibi heybetliydi vatan sevdalıları uhud, bedir, çanakkale ve sakarya oldular sanki ete kemiğe büründü mihmandar-ı resul kutlu fecre kadar kıyama durduk milletçe sultan mehmed atını mahmuzladı o gece bu çağın kabilleri, habilleri kurşunladı o gece gerilmiş bir yay gibiydi zalimlerin öfkesi muhabbet duvarını yıktı kırk (yıllık)haramiler başsız kalan ümmetin başı oldu er doğanlar hepsi de bulutlar kadar beyaz, sıra dağlar gibi yüce kalemlerin ucundan şehit kanı damladı o gece koca gedikler açtık muhkem surlarda o gece sanki malazgirt’te, çaldıran’daydı mete’nin torunları "ya Allah, bismillah, Allahuekber!" nidalarıyla... buydu peygamberin övdüğü kahraman millet kızılelma aşkıyla alparslanlar dirildi bence bizans artıklarına haddini bildirdi o gece bin yıllık vatanseverliğimiz sınandı o gece bir ahtapot misali tutup sıktılar boğaz’ımızı nefessiz yaşamak demekti esaret bizim için su gibi aziz, ekmek kadar mübarekti vatan apaydınlık bir sabaha uyandı dersaadet önce ölümsüzlük iksirini ölümde bulduk o gece kıpkızıl ateşe ön(den) yürüdü (körpe) kuzular o gece aslı’nın saçlarını tutuşturdu kerem’in külleri kan yürüdü öksüz mabetlerin kılcal damarlarına züleyha’nın gözyaşı değdi yusuf’un kanlı gömleğine dedem korkut soy soyladı, gayret geldi ihtiyara, gence zümrüd-ü anka gibi küllerinden doğdu bir millet o gece M. NİHAT MALKOÇ |