ÇANAKKALE YANIYORDU
Ruhumun tenha köşelerinde
Aşikâr oluyordu gizli duygularım Ölüm azgın bir küheylan gibi abanıyordu can dehlizine Leş kargaları dolaşıyordu dört bir yanımda Geceler bir çıra aleviyle aydınlanıyordu Fırtınaya boyun eğmemeye kararlıydı boy atan başaklar Çanakkale yanarken ruhum uyanıyordu. Atlaslara sığmıyordu iman coğrafyası Lâilâhe illellah nidaları Muhammedurresulullah hakikatiyle buluyordu hayat Bir fidan eğilmeden öbür fidanlar peyda oluyordu. Şafak vakti tan yeri kızıla boyanmıştı Ay, yıldızı bağrına basmıştı tenha gecelerde Mehmed’im bayrak elde ölmemiş, dayanmıştı Karanlık geceler barut kokuyordu Gelibolu’da Koparılmış bir gül yaprağı gibi savruluyordu ruhlar Toprak yorgan olmuştu ebedî uykusuna dalanlar için Anaların duaları rahmet olup yağıyordu gökyüzünden Kurşun yaralarına tuz basıyordu Mehmetçik Istıraplar ekiliyordu çoraklaşan yürek tarlasına Tutsak duygular sarıp sarmalıyordu hücrelerimizi Hürriyetin gelinliği oluyordu alyuvarlar Ezanlar buz tutmuştu yedinci semada Tevhidin nuruyla arınıyordu ruhlar Namerdin salyasında boğulmaktansa Mertçe göçüp gitmeyi seçti asil yürekler Yıldızlar aktı semadan karanlık dünyamıza Bir taraftan Zühre, öbür yandan Süreyya Kan düştü beyaz güllerin tertemiz yüreğine Balıklar da ağlıyordu suyun gölgeliklerinde, Süzüm süzümdü elmacık kemiklerine dökülen damlalar Balıkların gözyaşları denizlerde belli olmuyordu işte Yer gök cayır cayır yanıyordu gün ortasında Yanan yüreklerdi aslında, durup dururken Gurbette parçalanmış çelikten yürekler… Düşler unufak oluyordu bir seher vakti Öfkeler de kabarıyordu sularla beraber Gökten nur yağıyordu alaca karanlığa Zamanı kuşatıyordu ışıktan heykeller Fırat, Dicle, Meriç, gökler ve bulutlar… Taşıyamıyordu giryelerindeki mukaddes yükü Yıldızların kelâmı yüreği dağlıyordu Sakarya’nın iki gözü iki çeşme, yüreği buruk Gürül gürül çağlayıp kardeşine ağlıyordu Gök kubbenin altında yorgun düşen bedenler “Livaül hamd” sancağı altında gölgeleniyordu Tevhidi muştuluyordu arzı kuşatan ezanlar Bir bir çözülüyordu gemici düğümleri gönül kasnağından Ruhu pusuda bekliyordu ölüm meleği Ötelerde kavuşuyordu vuslat sancısı çekenler Vahyin şavkı aydınlatıyordu loş gönülleri Ruhlar koşar adım sırata revan oluyordu. Kara kışlar taze baharı müjdelerken Yediveren goncalar yeke yek soluyordu Bütün kapıları açıyordu dualar, besmeleler Rahmet çeşmelerinden boşanıyordu sular Aktıkça duruluyordu bozbulanık dereler Semadan sağnak sağnak iniyordu muştular Yağmalanan yürekler açmıştı yelkenini Ateş denizlerinde yol almıştı tekneler Söğüt’ten esiyordu bir bahtlı rüzgâr Saadet taşıyordu asık suratlı çağa Şark azılı dişlerini gıcırdatırken Takvimler ve kavimler düşüyordu ayağa. Seddülbahir’de zaman mahkûmdu cam fanusa Tebessüm ediyordu melekler maveradan Yer karası görünmez olurken şafak vakti Zamanlar ve mekânlar bürünüyordu yasa Duyulur semavatın yedinci perdesinden Efganı göğü tutar hıçkırsa ve ağlasa Ruhların gediğinden uçup gidiyordu can Bir çil yavrusu gibi dağılıyordu hüzün Yürek coğrafyamızdan kovuluyordu tasa. Sen ki ey Çanakkale biraz ahsın, biraz vah!... Yüreklerin burkulup nasırlaştığı diyar Bulut olmak isterdim üzerinde bir parça Mübarek bedenlere süzülen ab-ı hayat Nurdan avizelerin aydınlattığı yerde bir avuç killi toprak Ölmedin sen meçhul yolcu, ölüm içinde hayat Bahçemdeki gonca gülsün açıyorsun yaprak yaprak Asude yat toprağında, vefalı yâr, ey dost-u Hakk!.. Senin mübarek kanınla vatana dönüştü toprak. M.NİHAT MALKOÇ |
AH ÇANAKKALE AH...GERÇEKTEN BÜYÜK BİR TARİH TÜRK HALKI İÇİN..
HER YAŞTAN İNSANIN OMUZ OMUZA VERDİĞİ,OKUYANIYLA OKUMAMIŞININ AYNI SİPERDEN KURŞUN ATTIĞI BİR TARİH..
EFSANE GİBİ...BEN İSTİYORUM VE HEPTE DİYORUM Kİ..TÜM ORTA VE LİSE ÇAĞINDAKİ ÇOCUKLARIMIZI MUTLAKA ORAYA GÖTÜRÜP BU KUTLU MÜCADELEYİ ANLATMALIYIZ...
O ŞUURLA BÜYÜMELİLER...MİLLİ ŞUURDAN EKSİK YETİŞEN GENÇLERİMİZDEN NE BEKLEYEBİLİRİZ Kİ?
HARİKA BİR ŞİİRDİ...DUYGULANDIM...MUTLU OLDUM..TEŞEKKÜRLER..TEBRİKLER..SELAMLAR..