KÜÇÜK ÇOBAN
KÜÇÜK ÇOBAN
Ey küçük Çoban kalk! Uyan artık! Sabah oluyor neredeyse, Çoban Yıldızı görünüyor aha .. Kuşan azığını beline, Soğanla keşi unutma! Su kabağını da al! Aşağı in, ağılı aç, Aç ve çıkar sürünü! Çıkar da sür dağlara, O inişli-çıkışlı, heybetli, Korkunç dağlara... Biraz sonra gözden uzaklaşacaksın, Alaca karanlıkta .. Uzaklara, taa uzaklara gideceksin, Sürünü otlatmak için. Nice taşlar tırmanacaksın, Nice dikenler batacak ayağına .. Ellerini çalı yırtacak, Düşeceksin ara sıra, Tümsekleri tırmanırken, Taşlar takılacak ayağına. Ama sen yılmayacaksın, Başaracaksın! Başarmak zorundasın! Ekmeğini taştan çıkaracaksın. Yalnız kendi ekmeğini değil, Tüm ailenin: Ananın, babanın. Küçük kardeşlerinin, Belki yaşlı ebenle dedenin ekmeğini de... Yazgındır bu senin. Tüm yoksul Anadolu çocuklarının, Senin gibilerin yazgısı .. Küçükten başlarsınız, Yaşam savaşımına .. Hem de ne savaş .. Doğayla. Doğayla savaşırsınız sizler, Ona karşıdır mücadeleniz. Bir gün değil, iki gün değil, Yıllarca sürer bu savaş .. Her gün aynı iş, Hep aynı uğraş... Gece karanlığında çıkar evinizden, Dönemezsin gün bitimine kadar. Öğle yemeğini dağda yersin, Genellikle bir pınar başında .. Senin gibi garip, unutulmuş, Issız bir pınarın başında .. Sürünü gözetlerken bir yandan, Açarsın azık çıkınını, Katarsın keşini ekmeğine, Dürüm yaparsın. Yanında bir acı soğan .. Sonra yaslanırsın, Yandaki ağaçlardan birine, İştahla yersin dürümünü .. Arkasından bir su içersin, Pınardan avuçlarınla .. Doyasıya, kana kana içersin. Gözlerin yaşarır içerken Bir oh! Çekersin derinden... Yeniden kalkıp yerinden, Başka yönlere gidersin; Sürülerinle birlikte .. Otlak ararsın tiyem tiyem, Issız dağlarda .. Dolaşırsın koyak koyak, O yamaçtan o yamaca... Kuzugöbeği toplarsın bu arada, Mantar toplarsın, Eve götürmek için .. Güneş aştıysa eğer, Köye dönersin. “Hey hey!” der, “Cof cof!” der, Türkü söylersin, eve dönerken .. Çiftten yorgun dönen baban karşılar seni .. Birlikte ağıllarsınız sürüyü .. Sayarsınız yitik var mı diye; Yoksa içiniz rahattır, Çıranızı yakar, girersiniz evinize .. Yaşlı ebenle deden, Küçük kardeşlerin, Seni beklemektedir ocak başında .. Anansa sofrayı hazırlıyordur; Ayranı koymuştur ortaya, Pilavı getirmeye gitmiştir. Bu arada sen de, Soğanı kıyar, ekmekleri yayarsın. Başlarsınız hep birlikte, Tahta kaşıklarla atıştırmaya .. Oh! Ne lezzetli sofradır bu, Doyasıya yersiniz. Ardından bir tas ayran daha içer, Yarına yetişmek için, Uzanırsın yatağa. Yarın erken kalkacaksın, uyumalısın! Uyu öyleyse, uyu Küçük Çoban! Arif GÖLGE (Ankara, 28 Ocak 1983) |
vardık şiirde.Çok güzeldi.Kutlarım.Selamlar...