BEN SENDE GENÇLİĞİMİ BULDUM!!!BEN SENDE GENÇLİĞİMİ BULDUM. YAŞAYAMADIMSA DA BUNCA YILDIR DÜŞLEDİKLERİMİ, KIRIK BİR YEL DEĞİRMENİ GİBİ İTE KAKA, UMUTLARIMI ÖĞÜTTÜM İNATLA. Tüm özlemlerimi, tüm düşlerimi, o gün bu sahile gömdüm. Kalıntılarını da azgın dalgalar alıp götürdü uzaklarda bir yerlere, bilinmeyen bir yerlere ulaşamayayım, düşlemeyeyim, özlemeyeyim diye. Söz sana deniz, söz size çakıllar, esen rüzgâr söz. Sana da söz balıksız deniz martısı. Özlemeyeceğim artık, düşlemeyeceğim yaşanılasıları. Kesinlikle, evet kesinlikle de yaşamayacağım bundan böyle, söz verdim. Öncelikle de kendime. Sen; sen tapınırcasına sevdiğim sen, bana bir şey daha öğrettin pek çok şeyin yanı sıra, sevmenin de kabahat olduğunu öğrettin pek çok kabahatin yanı sıra. Özledim seni. Vazgeçtim her şeyden diyorum ya aldırma. Özledim işte seni. Ket vuramıyorum ki duygularıma. Ne denli kesin kararlar alsam, dönsem de koşarak gittiğim yollardan, vazgeçemiyorum ki senden. Olmuyor işte. Beceremiyorum. Tutamıyor sözümü, koşarak dönüyorum seni sensiz yaşamalara. Evet özledim. Çok özledim seni. Hani çıkıp gelsen diyorum bir akşamüstü. Gelsen ve hiç gitmesen! Özlemek! Özlemek hiçbir asırda böylesine özlemek olmamıştı. Hiçbir yürek acıyı tadalı böylesini yaşamamış, böylesi acıyla dolmamıştı. Ve özlemek bilseydi bendeki şekillenişini ve yoğunluğunu, utanırdı özlemek olan adının yanımda cılız kalışından. Pavlow’un köpeğini geçtim. Her şey, ama alâkalı alâkasız her şey seni hatırlatıyor, olur olmaz anlarda bile. Zaten bir an olsun çıkmıyorsun ki aklımdan. Her şeyde seni buluyorum, her şeyde seni görüyor, seni yaşıyorum. Nasıl özlüyorum, nasıl özlüyorum bir bilsen. Ve o gün bugündür… Bir martı çığlığı duyarım denizin üzerinde Sen düşersin aklıma sevdalım Bir de gemiler… Oysa ne bir martı çığlığı, Ne de gemiler… Bu deniz ıssız, fakir bu deniz. Ben ürettim bu görseli. Ve özlerim olmayan seni! Sen gelirsin aklıma. Bir de gemiler… ……. Damlaya damlaya göl olurmuş. Yalan. Vallahi yalan, billahi yalan. Külliyen yalan. Doğru olsaydı şayet, çoktan boğulmuştum gözyaşımda denize inat. Tüm insanlar aşka durmuştu çünkü aşkın musalla taşında, ben namazına durmuşken. Yaz da kışla vedalaşalı çok oldu, ama yine de üşüyorum o gün bugündür. Sıcak neydi, neydi ısınmak denen şey? Ne hissedilirdi; ürperilir miydi, rehavet miydi verdiği, doğrusu pek hatırlamıyorum? Yine o gün bugündür; hep göz kırpıyor, her an selam veriyor dört kollu. Henüz yaşıyorum yine de; Bu sensizliğin, bu rezilliğin adına yaşamak denilebilirse. Ama biliyorum Senin elinden olacak ölümüm de. Ve… Beni Antalya’da vuracaksın biliyorum! Denizin kenarında… Ben gözlerimi kapatacağım, Sen silahına davranacaksın. Beni Antalya’da vuracaksın biliyorum! Beydağlarının karşısında ya da. Zaman? Ya şafakta pembeden mora boyanırken dağlar, Ya da grupta nar alacası bulutların alazı vururken denize. Bilemiyorum zamanını!.. Beni Antalya’da vuracaksın biliyorum!.. Kim bilir neresinde… Ben kollarımı açacağım sana, Yüreğimi dahası… SEN TETİĞE BASACAKSIN!.. |