falevlat şuradan bakkala uğra içinde sevgilinin vesikalığı duran muşamba suratlı cüzdanından hayata dair söylemediklerini çıkar uzat suratı reklam panolu süper market mağduru cezmi amcana çin malı da olsa olur dokuz tekbir al bir kaçının paketi jan janlı olsun bütün yeşillerini dünyada bırakmış sıfırcı hocalar gibi kafayı bana takmış ölü bir haziranın mezarına gideceğim o sıra mahallenin üstünden kanatlarına reklam alan periler uçacak haber eyle bekçiye dönüp durmasın kahvede okeye çıkıp bağırsın meydanda ’ peride olsan kardeşim yasak yasak izinsiz reklam’ yok canım bizimkisi hazır karışmışken mercimekli yaylalı tavuk suyu çorbası gibi birbirine bütün kavramlar dizisi yine yeşil giyinmiş çıplak gevrek vücutlu bir haziran öncesi kısa adımlı ve ihtilalden habersiz tam tam dansı ettiğimiz bir mayıs gezintisi bu esnada periler bize göründüyse işeyerek tüm akllıların düşlerine üstten üstten -ki onlar nefret eder yazıdan turadan ve ecelden- öptüyseler bizi sevdiyseler yere düşen gözyaşı mağduru kirpiklerimizi bize dokunduysalar makamından firari aşk şarkılarını kovaladıysalar bizim için suç bizde değil zavallı akıllılar suç şarkılara kimlik veren düzeninizin o gün haziran başlamıştı -ay isimlerini isimlerini çok çok sonra ilk ayrılık öğretmişti bana- bir dağ yamacındaydım patika kıvrımlı düşlerimin sırtına dünyayı yüklenmişti annem elma ağaçlarının gölgesinde oturur çilenin hemen biraz öncesi taş plaklara söyler gibi karıncalara otların dağların taşların baş verip düş vermemiş acıların henüz harflerle kelepçelenmemiş türkülerini söylerdi budanmış ağaçların gölgesini yetim kalmasın diye toplayan ben tam cebimden çıkarıp güneşe işte senden çaldıklarım diyecekken bir anda büyütmüştü beni ayrılığın sonraları ürkmüştüm güneşle aramdaki mesafeden fen kitaplarını incelerken yok canım geçmemeli bütün yaşamı ölecekken insanın gözlerinin önünden şayet öyleyse gittiğin haziran sabahlarını düşleriyle yıkayıp bir meczubun tek elbisesi gibi her gün yeniden giyinen ben bir daha görmek istemem gitmelerini bin yıl geçse de üstünden ............................z.ersoy |
yetim kalmasın diye toplayan ben
tam cebimden çıkarıp
güneşe işte senden çaldıklarım diyecekken
bir anda büyütmüştü beni ayrılığın
sonraları ürkmüştüm güneşle aramdaki mesafeden
fen kitaplarını incelerken
harika bir şiir... kusursuz bir anlatım özgün ve müthiş imgeler ve şiirin sınırlarında dolaşan anlam yüklü cümleler...ne denilebilir ki TEBRİKLER.