Kumral Çıkmazı
hangi kapısın bu sığındığım
gürültüsünü adımlarım şehrin ellerim kırılmış vazolar gibi yama tutmuyor kabuğunda çürürmüş kuşlar, bilmezdim uyku mahmurluğum, dur perçemini salmışsın çatıların üzerinden açılıyor mor cepkenin düğmesi yavaşça İstanbul ağladığıma bakma çalınmamış kapı bırakmayan bayramlık sabahlardan geldim sana bir yerinden tutturursam yaşamı olurdu belki anlamı diyor bam telimde kopan fırtına sus artık diksinler şu kızın eteğine çiçekli bir mavi bir vapur geçsin salınarak /sarılalım veya bir işaret gelsin karşıdan sarılalım gidilmiş olsun nihayet sokağın biri uzakta kumral bir çıkmazdı zaten yaşadığım taş büyüttüm koynumda taş güneşe dek arşınladım kardan köprüleri bak şu ağaç duanın deminde aklımı ayıklarken çekirge sürüleri biraz sonra imzasını atacak şehre kara bulutlar derken geceden daha erken anneler babalar çocuklar ve hatta sevgili sesleri kavuşacak martılardan artakalan denize umut ve biz hariç elbette alaycı bir gülüşü yutacak yüzündeki yakamozlar bastonu düştü bu kelimelerin bitti şiir, bu kadar 2017/İstanbul’da bir zaman |
Yüreğine emeğine sağlık
________________________________Selamlar