ZULMET-İ BEYZABağıra çağıra geziyorum sokakları, bağrım yanık Kum taneleriyle akıyor zaman, her hücrem tanık Nefes nefeseyim göl ve çöl arasında Bataklıklara da saplanıyorum fırtınalı yürüyüşler sırasında Kâh dâhil oluyorum halkasına Derviş Yunus’un Kâh şakiler arasında konaklıyor usum Korkularıyla yüzleşiyorum kaybolmuş bir yolcunun Yıldızları izliyorum titrek alevinde bir mumun. Kâh Habil kâh Kabil oluyorum, ağırdır imtihanım Çarpıyor dondurucu ateş, yakıcı soğuk , sanki sökülüyor canım Kâh vuruyorum duvardan duvara başımı Kâh eller üzerinde görüyorum, bir an naaşımı Gülüyorum, ağlıyorum, kâh düşüyorum kuyulara İsyanın eşiğine geliyorum, kâh koşuyorum dağlara Bir karanlık doluyor içime, bir zulmet-i beyza Ne zaman dolacak çile, ne zaman ruhuma feyza. Ahmet Selim GÜL |