ISLAKAnılar bir yağmur esnası türküsünü söylemek için bir deri bir kemik yetim buhar kütleleri çıkarıyor mazgalların arasından biraz sonra dışarıya çıkacağım bir kendim selasını verebilmek için milattan önce yitik bir Allah sevgisinin son kalıntıları bunlar piçlerle yazgı ortağı olan sokakta az kimse kalmış olacak pahalı bir topuklu ayakkabının çıkardığı belirsiz sesin nasırsız az kullanılmış ellerinden tutarak üstünden yürüyeceğim Zekeriyya aleyhisselam gibi suyun ayaklarım kupkuru kalarak su damlaları yüzyıllar öncesinin bir şehir eşkiyası oranında korkunun ülkesini kuracak bu ürkmüş topraklara farenin kediden kaçtığı gibi içten samimi yağmur bir ceylanın kendini görmesi aslanın gözlerinde şaşkın ve ilk defa kendinin farkına vararak. İlker ÖZDEMİR |