İnsan gerçeklerin esiridirŞiirin hikayesini görmek için tıklayın İnsan gerçeklerin esiridir. -Şair sıradan güneşli bir sabahtan uyanmış, biraz hava almak biraz da huzur bulmak için çıkıp gittiği gezindi yolunda, kendisini ağaçların gölgesinin suya değdiği, yeşil bir çınar ağacının dibinde, öğleye doğru bulurdur kendini. -Havada tatlı insana huzur veren rahatlatıcı bir güneş vardır. Yosun kokusuyla doğanın bahar kokusuyla karışmış olan, ılık sevecen bir meltem ağaçların gölgesindeki berrak mavi sularda, dantelli oynaşmalar yaratıyordur. -Dağların siluetleri görünüyordur karşıdan. Onlara bakarken kuşlar ötmeye başlar ağaçlarda, şair huzur içinde sulara dağlara bakarken, kuşlar sanki ona söylüyordur bahar şarkısını. -Ve ışıklar parlak taşlar gibi sekiyordur güneşin vurduğu suların dalgaları üzerinde şair oturmuş huzur içinde etrafını seyrederken. -Yosun yaprak ve midye kokusu ile gölgelerde, ışıklar eski bir sularda bir vapur gibi sükûnetle akıyor, şairi’ de bir yolcu gibi alıp götürüyordur o anda yanı sıra. -İçine güçlü bir huzur doğmuş olan şair, kendini menziline varmış yükünden boşanmış bir at gibi hissediyordur. Rahatlamıştır. Bütün derdini tasasını doğaya bırakmıştır. Üzerinden atmıştır. -Şair zaman geçer birden dalar, bu defa sularda gördüğü güçlü bir ışık kendisini öylesine derinlere çeker’ ki; her şey gerçekliğini kaybeder ve o pırıltılı öğlen vakti, parçalanır kuşkulu sisli bir hale dönüşüverirdir birden. -Gerçekle ilişkisi kopmuştur şairin. -Kısa bir baygınlıktan çıkar gibi hissederdir kendini, bir rüya gibi gelir gördükleri kendine. Hakikatle hayal arasında bocalamaya başlamıştır. -Şair geleceği doğruyu aramaya başlamıştır gördüğü, sisli dünyasının içinde. Oysa gördüklerinin hepsi bilinçaltı olaylardır. Şair huzur aramaya çıktığında görmek istediklerini görmüştür onunla huzur bulmuştur daha sonra baygınlıktan kurtulmuş, hakikatlerin başka şeyler olduğunu anlamıştır.
|