Eylül Şiiri
"Say ki halen yalnızım, tanımamışım seni.
Yine boynumu büküp, öylesi yaşıyorum. Bitmemiş yürek sızım, tatmamışım buseni. Dertleri zincir yapıp, Eylül’de üşüyorum. Yıldızları mum sayıp, kızıla boyuyorum. Sessizliğin sesini, yalnız ben duyuyorum." Şu feleğin çarkını tersine döndüren sen. İçimdeki volkanı, aşkınla söndüren sen. Bil ki eksik geliyor yetmiyor kelimeler. Sunduğun mucizeyi, nasıl anlatayım ki? Sihrini sevdan gibi katmıyor kelimeler. Kalemi coşturup da nasıl inleteyim ki? Göklere şiir sersem maviler düşte kalır. Seranatı dünyayı sarıp da esir alır. Susadım su istedim içmeye kandıran sen. İçimdeki volkanı, aşkınla söndüren sen. Hayat neydi sevdiğim düşlerde aradığım. Ellerimden düşerken yangınlarda kül oldum. Ben yaptıkça yıkıldı virane oldu dağım. Nice acı yaşadım, özüm şaştı zül oldum. Dünde kalan ne varsa, anmak istemiyorum. Sevdandan başka şeyle, yanmak istemiyorum. Mazideki acıyı, onarıp dindiren sen. İçimdeki volkanı, aşkınla söndüren sen. Aklımda ve fikrimde, şimdi yalnız sen varsın. Avuç dolusu duam, can katmalı canına. Cennet bahçelerinden, ruhunu müjde sarsın. Beni de alır mısın, o müjde de yanına. Çağıldayan denize yoldaş olsam her gece. Sevdamı anlatmaya yetmez binlerce hece. Gözümdeki perdeyi, çekip de indiren sen. İçimdeki volkanı, aşkınla söndüren sen. Yaşattığın her anı, mücevher sayıyorum. Tüm dünya sarraf olsa dirhemini veremem. Şimdi artık geceler, kuşkusuz uyuyorum. Masal ülkesi olsa, yokum dersen varamam. Kır düşen saçlarımı, kar beyazı saysak mı? Notaların ritmine, namesine uysak mı? Tükenmiş hayallere yeniden sardıran sen. İçimdeki volkanı, aşkınla söndüren sen. Mehmet Fikret ÜNALAN 07 Eylül 2018/ Saat 04.45 Güzelçamlı/Kuşadası |