Öyle bir yazı
Ahşaptan yapılmış kahverengi boyalı, sert ve her sallandığında rahatsız edici bir ses çıkaran sandalyenin üzerine oturmuş, gözlerinden birbiri ardı sıra yuvarlanan gözyaşları arasından akarak bembeyaz sakallarını ıslatarak dökük masaya damlayan gözyaşları ile kerpiç duvardaki eskimiş saate bakıyor ve nasır tutmuş parmakları titreyerek elindeki sigaradan derin bir nefes çekiyor kimsenin duyamayacağı kısık bir sesle şöyle mırıldanıyordu;
Karmaşa ile ömrümün geçtiği bu dünyada Zaman bana unutturdu ilk sözcüğü, Ve korkum o ki Sonuncuyu ise asla öğrenemeyeceğim bile... |