VEDAŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Bugün tam bir ay oldu. Veda olduğunu nereden bilebilirdik ki, oysa 11 Kasım öğleninde sağlık adına güzel gelişmeler olmuştu. Sanki baharın habercisi güneşler doğmuştu içimize…Halbuki vedaya hazırlanmışsın anam. O gününün akşamında acı haber geldiğinde ne yapacağımı bilemedim. Geceye doğru üstü örtülü sedyenle hastane koridorlarında ilerlerken loş duvarların karşıladığı morg kapısı belirmiş, görevlinin, o güzel yüzünü açmasıyla içimde acılar yumak yumak olmuştu. O an geçmiş belirdi içimde anam, çocukluk yıllarım, seninle geçirdiğim saatler günler haftalar…Anılar film şeridi gibi gözümden geçerken, görevliye; “Bir daha yüzünü görebilir miyim annemin.” Dedim. İyi ki diyorum şimdi ana, iyi ki yüzünü tekrar açtıklarında yanaklarını öpüp saçlarını okşamışım. Bir daha görecek, yanaklarından öpüp, saçlarından okşayabilecek miydim…İyi ki ah…! İyi ki…! Ebedi hayatın ilk durağı kabrinde nurlar içinde uyu anam…
Öyle bir gittin ki ah nasıl veda, Odan sus pus sessiz, senden yok seda, Eski bir fotoğraf, geçmişin var da, Tadı yok be ana, sensiz hayatın. Elin sallar idin gördüğün her an, Uzun bakışınla yoklardın zaman, Meğerse boş imiş dünya boş yalan, Tadı yok be ana, sensiz hayatın. Bilmez idim bilmez, vedaymış bakışın, Kapıdan süzerken sonmuş kışın, Dertlerle sabırla dolsak da taşkın, Tadı yok be ana, sensiz hayatın. İyi ki dedim de, kendi kendime, Son veda olsa da, geldi dilime, Öpeceğim artık son kez yüzüne, Tadı yok be ana, sensiz hayatın. Okumalı şimdi Fatiha Yasin, Mezarında lale çiçekler bitsin, Ölüm sen ne kadar acı bir şeysin, Tadı yok be ana, sensiz hayatın. İrfan Yıldırım Çevik |