GÖNÜL HAREMİ
Müzayedeler,
Muhammen bedeller, Tellallar, antikalar... Kalkıp inen tabelalar, Takipte meraklılar, ‘Benim olsun’ hırsına kapılanlar... En son ‘yüksek bedeli’ ödeyende kalır Değeri böyle belirlenen ‘Kullanılmış eşyalar’... ……………… O kadar değerli olsa satılır mıydı, ‘son sahibi’ elden çıkarır mıydı? Değeri, çok ‘elden geçmesinden’ mi ‘şimdi benim’ hevesinden mi? Sırf bu nedenle sahiplenilen Geldiği yerde de kalamayacak, Daha değerlisi başka bir ‘mezat’ta görülecek Ve hemen onunla ‘yeri değiştirilecek’... Hadi bu metanın yok bundan haberi O nedenle elden ele gezecek!.. Bir dönem başköşedeyken yeri Sonra depoya indirilecek!.. Ya aşklar!.. ‘Açık artırma’ya iş kalmışsa Talipler birbirinin gözüne hedef almış, ‘sevgi’ değer olmaktan çıkıp Herkes ‘adın’ hatırına yaklaşmışsa... Kapıldığı gönlün harem kapısı olduğunu Sevdalı geri geri çıkarken basamakları Paylaşılmazlığı yaşayanın mutlu olduğunu Göremediğinde fark etti ‘fak’ları... ............ Üstelik bilinen bir şeydir, Tıpkı antika kaydı gibidir Kütükte geçen ad her zaman ‘ilk sahibi’nindir. 01.07.2018 Serap IRKÖRÜCÜ |
İzninizle şiirinizin konusunu iki yaklaşım ile ele almak istiyorum: Biri ikinci el eşyalar, diğer, de şiirinizde işlediğiniz ve özetle elde etme arzusunun ikinci el ya da yeni eşya ile ilgili davranışı genel olarak ele almak...
Eski eşya alımının iki nedeni var diye düşünüyorum.
Biri, ekonomik yetersizlikler. Bir ihtiyacın yenisini alamama nedeniyle seçilen yol...
Diğeri ise; (şiirinizde esas olarak ele aldığınız) mezatlarda satılan o sanat eserler ile antika eşyalar için akla hayale sığmayan bedeller ödenerek alınması bence psikologlar tarafından değerlendirilmesi gereken vahim bir konu...
Bana kalırsa bunu yapan kişiler; egolarını tatmin ederken bir yandan da yatırım yapmış oluyor.
Tabi gerçek sanat severlerin imkanları doğrultusunda yaptığı satın almaları ayrı tutmak gerekebilir. Onlar için kaideyi bozmayan istisna diyebiliriz.
Şiir ile ilgili ikinci yaklaşımımım ise sizin de cevabını verdiğiniz; "şimdi benim’ hevesinde" dizenizde yatıyor.
Aslında bütün mesele; insanın, doymak bilmeyen o aç gözlülüğünde... Bir şeylerin benim olma arzusu... Bu durum benciliğin bir kaç tık ötesi belki de...
Eminim hepimizin evinde ve iş yerinde alınıp bir kenarda unutulan birçok eşya / materyal vardır. Görüp, beğenip hesapsızca alınan eşyalar. Miadını doldurana kadar bir kaç kez kullanılan. Bu bir sanat resim veya biblo bile olabilir. Öylece durur orada, yanından geçer gideriz. Belki temizlik esnasında el değen bir eşyadır sadece... Çocukların ısrarla aldırdığı ve sonra bir iki oynayıp bir yere attığı oyuncaktan farkı yoktur onun. Ona harcadığımız parayı bir ihtiyaç sahibine vermeyi aklımıza bile getirmeyiz. Ne yazık ki...
Bunun nedeni de yaşadığımız çağın insanları getirdiği noktadır bence...
Başta ülkemiz olmak üzere dünya nüfusunun önemli bir kesimi ne yazık ki gösteriş budalası olmuş durumda. Gereksiz yere isim yapmış markalara yönelim, ihtiyacı karşılayacak onlarca çeşit ürün ve marka varken gidip en pahalısını alma arzusunun altında yatan şey; işte bu gösteriş budalası olma durumu bence...
Ne çok yazmışım yine. Ama bunun suçu sizdedir bilesiniz. Öyle farklı konuları başarı ile işliyorsunuz ki insan ister istemez yazdıkça yazıyor.
Sevgi ve güzellikler her zaman sizinle olsun saygı değer öğretmenim.
Sağlıcakla kalın.
Erkan Cem Arslan tarafından 6/22/2020 1:39:11 AM zamanında düzenlenmiştir.