BİR KENTİN YOL YALNIZLIĞIHep uzak yerler düşlemek, elde ettiklerinle yetinmeden, yaşamakmıdır asıl yaşanılması gereken… yoksa elindekilere sarılmakmıdır gerçeğin tersi… Ağır vasıtalar boşkende ağırmıdır gerçekten? Ağır vasıtanın girdiği bir boş konteynira kıyaklık yapmazmı yollar. Boşta olsan doluda olsan yasaklısın işte o güzelim kent güzergahlarında. .. Ve bir yol tabelası kızgınlığında yönlendirilirsin bir başka yolun yalnızlığına.. Bir yoldur gittiğin. Gideceksin elbet… Eski aşklarla dolusundur ve yinede dışında olursun, kıyafetinin tüm fıyakasına rağmen, -şehir dediğin öyle çabuk basmaz seni bağrına-. Tüm yüzünü olanca acımasızlığıyla göstermezse, yerin yoktur darda olsa sokaklarında. Şehrin cezası faturayla iletilmez adresine, bizzat yaşarsın o an, o soğuk, o yitiklikte… Ve aşklar… Onlar aşk olmaktan çoktan çıkmıştır, idam timidir anıların yürek sızlatmacasında. Döne döne kalbini delen bir mermidir sevgililerin gözleri, can çıkartma seyasından önceki işkencedir durmadan yüzünü kırbaçlayan sevgililerin saçları… Ön sevişmeye fırsat bile vermeden, çokça terk edilişler içinde kaybolup gitmişsindir artık… Kendini hangi şehirde bulursan bul, tenin kadar senindir acılar ve ten ölmeden sıyrılmaz bedenden. Sen nereye gidersen git ve ne olursan ol, tenin sıyrılsın istersin… Sigara dumanı, her derde yangın tüpüdür elbetteki bu yanlızlaşmalarda. Alkol yangına körükle gitmektir, ekonomik krize direnirmiş gibi ışıkları alabildiğine kısmış meyhanenin bir köşesinde. -Aslında iyide kazanır meyhaneciler- o ışılarını yüreğindeki bombardımana kararmaktadır, dahası yitik aşklar filmine gölge katar ışıklar (sevgililerin solgun resmi geçiti) sen daha çok içesin diye…. İsmail buluş |