Hissizlik..
Bazen bir hiç olduğumu düşünüyorum. Kimseye hiç bir şey verememiş, hiç kimseden hiç bir şey alamamış gibi. Bazen de çok amaçlı kullanıldığım kanısına varıyorum. işte amele, evde kadın, çocukta anne, aile de evlat, kalabalıkta bir fazla.. Bazen uğruna bir şarkı yazılmış aşık olunan bir kadın gibi. bazen de çöpe atılan değersiz bir gazete kağıdı gibi.. Bazen ölebilecek kadar çok seviyorken an geliyor sesini duymaya tahammül edemiyorum. Bazen canım çıkacakmışçasına özlüyorken, dokunduğumda buz kesiyor yüreğim. Bazen kalbim kaburgamdan fırlayacakmış gibi heyecanlanırken, an sonra ölü bir beden oluveriyorum. Hayatta aslında çok fazla şey yaşayıp hiç bir şey yaşamadığımızı fark ediyorum. bunlar çok garip duygular.. kafamda milyonlarca cümleler kurabiliyorken şuraya iki kelime yazmaktan aciz kalıyorum bazen.. neye inanacağımı neye güveneceğimi bilemiyorum, doğruyu bulmakta zorlanıyorum. Nefesim kesilene kadar koşmak isterken, kalkıp su içmeye gidecek mecalim kalmıyor bazen. Aslında birçok şeye sahipken, hiç bir şeyimin olmadığını fark ediyorum. sevdiğini söyleyen ancak tam da bileklerimi kestiğim günlerden kalma duygularla boğuşurken kimseyi bulamıyorum yanımda.. gardırobumda yüz parçadan fazla kıyafetim varken, her sabah hiç bir şeyim yok diyebiliyorum mesela.. o çok sevdiğim giydiğimde beni mutlu eden topuklu ayakkabımı atmaya kıyamayıp, görmeye tahammül edemiyorum. Onlarca kez dinlediğim şarkı o ilk tadını vermiyor şimdilerde. ve anlıyorum ki maddi olarak neye daha çok sahip olursak maneviyatımızı azar azar kaybediyoruz. Bisiklete binmenin verdiği mutluluk oluşmuyor elmacık kemiklerimizde. Gizli gizli şeker yemenin verdiği heyecan, salıncakta daha hızlı sallanıp bulutlara erişebileceğimizi düşündüğümüz o umut. Saklambaç oynarken sobelemeye kıyamadığımız dostluklarımız da yok sanki. Okul zamanı hafta sonunu iple çektiğimiz, pazartesiyi heyecanla kucakladığımız samimiyetimiz. yamalı kıyafetlerimizi saklayamamanın utancı.. Bayat ekmekle yapılan yumurtalı ekmeğin verdiği o lezzet. bir de kayıplarımız var tabi.. Yüreğimizi toprakla üstüne örttüklerimiz, yüreğimize duvarlar ördüğümüz. yaşamakla ölmek arasında ki o köprüde asılı kalışlarımız.. Hangisiydi kötü olan? özlem içinde acı çekerek sırf yaşamak için yaşamak mı? Kabullenip, duygusuz yaşamak mı? Yanlış zamanda yanlış gezegene gelmişiz gibi. Tam da bileklerimi kestiğim günlerden kalma duygularla boğuşurken olacak iş miydi şimdi? Tanrı bizi affetsin... bircan
|
sevgiler..