hiç/eağır mıydı yüreğinde taşıdığın bulut unutuyor muydun yahut biliyorum, bu bir zaman sorunu... etrafımızda olup biten herşeye duyarsız kalışımız. umurumuzda değildi bedenimizdeki delikler, sökükler diyorum ben... hiç bir iğnenin dikmeye yeltenemediği ve olgunlukla karşıladığımız, sustuğumuz sonra, gülüp geçtiğimiz... bizden uzak ne kadar çok şey vardı. üzerine alınır mısın bilmiyorum ama üstümde taşıdığım gök -yüzünün derinliklerine şiirlerimi saklamaktan başka bir çıkar yol bulamadım.. altımda eridikçe toprak. yani tutuştukça su/yun dilimde içimde/içinde ki yetebilir miydi bilemiyorum hangi anı hangi anın doyuma ulaşmamış ruha.. hiç gitmediğim şehirlerde dumanları tütüyor bacaların içinden/içimden deniz geçen şehirlerde tekneler hep dalgalara çarpınca parçalayabiliyor denizi. dudaklarında adalar dizilmiş, ķınalı, heybeli sonra cunda da dem tutmuş yalnızlık gerdanını öpsem ne olurmuş ki ıslak derinlerinde/dehlizlerinde daha önce gidilmemiş bir yol aradım ben malumun olsun yok.. ellerinle tutarmıydın sende ellerimi zaten sapılmış bir yolda. yarım kalan biranı döküp içimize, yol almaya devam ettik biliyorsun hiç bir yere... (...) |
Böyle şiir yazdıran gerçeğin hiç' olduğuna inanmıyorum
Olsa olsa iç' olmuştur; en içten, içinden
Ta derinlerden kopup ne yazsan da
kapanmayan bir yerden gelip
Konmuştur yurduna ....
Sevgiyle.