aha da bir çıkışta olduk yola reva atiyi görmek için geçmiş geçirilince süzgeçten ne dekte çokmuş meğer ki ulaşılamaz sanıp da kalben kutsallaştırdıklarımız yaşanan hüsranlarla kül olmuş yüreğimiz görüşte geçirdiğimiz bir pul bile etmiyor pazarda gelincik varı geleceğimiz de kaldı o kanlı ellerde
bir de yüreklerimizi onlar için koparıp koparıp da attık papatya yaprakları gibi sapı kaldı elimizde Kürt- Türk sağcı-solcu uyduruk seline kapılarak hani onlardan birileri kalmış mı ki bir yerlerde kalakala da ne var ki elimizde şimdi ortadayız çır çıplak yumuşatılmış kof bir yürekle buna da şükür diyoruz şimdilerde hiç değilse kofta olsa yüreklerimiz kaldı ellerimizde
tüm bu şapşal halimizi anarken bir palyaço vardır ya sahnede soytarılık yapan makyajını temizlediği anda o türlü türlü hokkabazlıklarla bizi güldüren yüz çevreye sevgi seli dağıttığını düşünüşte çeşit çeşit hayal aleminde biz gezerken oysa ki içi kan ağlayan dışın sahte renklerine aldanıp boşboşuna sevinmişiz biz aldanıp da kalmışız hakikati görüp de bilmeden
hayhuyla biz coşup da dağıtırken özümüzü hayali sukuta uğratılmışız sırtımızdan vurularak öylesine çokmuş ki hayal kırıklıklarımız hem de hiç beklemediklerimiz tarafından tarumar bir gönülle tozpembe umutlar kurarken dönmüşüz kurumuş bir güle
göz göre göre çalındı özümüz ve değerlerimiz yüreklerimizi parçalayışta kanatarak insan dediğin toprak gibidir az bir ateşte çatlayıp böylesine dökülüverir kalı verdi başka başka yerlerde her bir parçamız
yapıp edenleri biz biliriz de birlik ve dirlik olmadığından faili meçhul der de geçeriz bağrımıza hançer sokanlardan bahsederken neden bilinmezlikte hepte habersiz vuruluruz habersiz nasıl vurabilirler ki insanı gaddarca hiçte biraz merhamet duymadan hem de sırtımızın tam da orta yerinden hem de en olmadık zamanda hem de gönüller tamda tomurcuk haliyle tam da çiçek açacakken
aslı astarı satılık yüreklerde güz aylarının hazan ve hüzün kokan yaprakları gibi kurusak bile bu yaşamda ki ipimiz muhakkak ki kalmalı ellerde
varken onca ihanet ve onca ucu kanlı hançer her yanımız zifiri karanlıklarla çevrilidir yetsin artık bu ülkenin sevk ve idaresi bizde olmalı yeteri kadar batıp da çıktık kırmızı kan gölüne Van gölü sanmayın sakın o dönüştürür beyaza işte bayrakları bayrak yapan da budur bu ülkede vatan ve bayrak için istemle kana kana şehadet şerbeti su gibi içilir...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
-Ben şerbet içmem diyen var mı ki... şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
-Ben şerbet içmem diyen var mı ki... şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Şiir öyle bir orkestradır ki, bütün doğanın ve insanların sesini yansıtır. ................................................................VICTOR HUGO.
ŞİİRİNİZİ BEĞENDİM.. ........................... Saygı e selamlar
Şiirdeki nidaya, asla bizi şaşırtmayan üzücü tespitlere katılmamak mümkün değil üstadım.Yıllardır yaşanılanlar sahnelenmiş şiirde adeta. Bence de şu emperyalist güruhlar çeksinler pençelerini üzerimizden. Asıl hainleri dışarıda değil, içeride aramak gerek. Bu ise bir dik duruş meselesi. Korkmadan ve bir kez ölmeyi göze alarak. Gerisi gelir ardından... Ellerinize sağlık üstadım, harika bir şiirdi.
Anlamı şiirinizi içten inceleyerek okudum .Gerçekleri ne güzel ifade etmişsiniz Çok hüzünlüyüm çok...İçim kan ağlıyor.Vatanını ve milletini severim diyenleri özde değil sadece sözde çıkarları için kullandıkları görüyorum ...Saygılarımla
Tebriklerim çokça.