Desturuna hacet gerektirmez, ne aşkın ne de adın
Sen yokken kendi mihnetinde ağır aksak dönen dünya, varlığında kainatı güldüren güneşe döndü
Su taş’a, taş toprağa, toprak filize, filiz aşka döndü Döndü pervaneler aşkın ateşinde, semazenler döndü yerde, melekler döndü gökte, burçlar döndü, felek döndü, ay döndü.. Yüzün gelince hülyama, ismin deveran eyledi damarlarımda ve cismin görünür oldu göz kapaklarımda Saçına aşık yıldızlar doğarken semada, başıboş gezinen bulutlar toplandı başucunda Zamanı az kalmış ay z/aman diledi Rabbinden, şavkı ile aşkı yeniden vurdu kalbinden Zannetme sana aşık bu adam tek beden, tek bedende yedi can, yedi yürek, yedi aşk sen atmakta hep birden Desturuna hacet gerektirmez, ne aşkın ne de adın Yokluğumda varlığını bulmaktır senin adın Hüznün ocağında tahiyata otururken, neşenin gıyabında duadır senin adın Feleğin çemberinde hüsrana sabırdır Hicranıyla yandırışına hayran bırakırken, vuslatıyla çağlayan ummandır senin adın Yağmurdur rahmet kapılarını aralayan, yapraktır sonbahara karşı duran, tohumdur toprakta çatırdayan Vahdetin içinde kesreti ararken, kesrette mucizeyi buldurandır senin adın Tüm suretlerin hülyası yitip giderken, silüetinde vakfeye durmaktır Ölüme yaklaşırken beden, sevdaya can vermektir senin adın Yokluğunda ; bir yudum su bir damla gözyaşı bir sessiz çığlık bir gülüş, bir öpüş ve sessizce bir ölüş misalidir senin adın Aşkın kıyametinde, bülbülün feryadında, gülizarın hasadında son/gül ü bulmaktır senin adın.. Orhan sun |
.................................................... Saygı ve selamlar..