Adem-i Âdem
Hayatın bıraktığı gibi okunan cümlelerinden
Geri dönüşü olmayan bir çıkrık merdivendeyim Adım: adem-i âdem Cevherim özlerim kuru bir buğday parçası Beni tanımayan gözlerle büyüyorum. Su içerken hayat bulan bir neslin kırık sazıyım. Keyfi ve nefsi tüm ne varsa Hücre hücre iliklerimde mesela Ağır ve yudumsuz bir yağ gibi Başıma toplanmış geçim derdi Çok değil az yüzyıl önce Bir mağaradan çıkan güvercinle Tüm bilinmezlikleri bildirdi bana Kainata nur diye inen peygamberim. Zabıt tuttular sonra inandığım için Halbuki tüm kalemler Güzellikleri yazabilirdi Fakat tükendi.... Tükenmez kalemler Ihlamur kokulu bahçemde Nar hükmünde kızaran Binlerce karınca bile Halen aynı heyecan ile Su taşırken gediklere İbrahim kıssası yetmedi Ümitsizliklerime.... Her şeye ahir zaman diye damga vurdum. Söz kesildi... dil tükendi... zaman kurudu Bendim aslolan fakat.... Benliğimi bulamadım Kervan içre bir serap gördüm Dünyanın denî olduğunu bile bile Zehirden kuyulara Yusuf’u atan bendim. Mavi ve beyaz tüm güzellikler gibiydi Gözlerden akan ne varsa Bazen bir ırgat türküsünde Kıraç ellerimden tüten Yosun kokulu kelepçelerim vardı Ben adem-i âdem Yok olmaya yüz tutmuşum Heyülası garibanın ne olabilir ki ? Çocukluğumdan unutulmuşum. Sokak lambalarındaki serçeler Ay şavkında içli bir türkü söyler Ben susam kokulu sabah sofralarında Bir yudum çaya hasret kalmışım Bir bildiğim var elbet Fakat söylemeye ne hacet ! Olur da söylersem güvercin nakışları Baldan tutkun o peri dünyasını Gelir kapkara bulutlarım benim Rabbini unutan kim var bilmem ama Hatırlatan bin delil içinde Varlık ve yokluk denilen cenderede Sıkışmış bir mucizeydim aslında Ağlayan anneleri unuttu yüreğim Solan çiçekleri ezdiği gibi Kırlangıç yuvalarını bozdu Ve yılan deliğini mesken eyledi... Yıkık dökük tüm depresif duygularım Televizyon kumandasında gezen dünyam Utanmışlıkların ve kahrolmuşluğun çağında Bir nevi sarhoş ve günah-keştir. Kundaktan çıkmıyorum artık eskisi gibi Köy pınarlarındaki bal gözelerini bilmiyorum Elimde kırık bir kalem yok fakat Kırıyor kalemimi elalem denilen o zât Bilmiyorum duymasını Konuşmasını Susmasını Acımasını Acımayı İşte geldik gidiyoruz Devran bize biz devrana Müptela iki aşık olmuşuz Fakat aşkımız yalan. Yarım kalan Yanan Dünyam benim. Sonra açılacak tüm perdeler Gözlerim o an görecek mi ? Süzülürse içimden ruh dehlizlerim Beni umuda eriştirecek mi ? Ben bir garip adem-i âdem Şarkılar söyledim de Acılara Bir derman olamadım Ekmeğimi kazandım da Paylaşamadım. Yüz katlı evlerde Yüz daireler içinde Nemli soluğumla yaşarım. |
Ben bir garip adem-i âdem
Şarkılar söyledim de
Acılara
Bir derman olamadım
Ekmeğimi kazandım da
Paylaşamadım.
Yüz katlı evlerde
Yüz daireler içinde
Nemli soluğumla yaşarım.
...... Konusu, duygusu ve olağan üstü güzellikteki
anlatım gücü ile okuması keyif veren çok ama çok güzel bir şiirdi.
...... Kutluyorum usta kaleminizi ve hisseden yüreğinizi.