Mağrurlaşmış Bir Anı
Sadece tamamlamaya çalıştığımız
Bir kartpostalın olmayan tarafıydık biz Bazen bir manzaranın yeşili Bazen de uçurumun kenarıydık yani Bir karton parçasına sıralamıştık kederlerimizi.. Karanlık meze olurken mutluluğumuza Hain bir ay parçası Gölge düşürürdü hayallerimize, Yağmurun incinmiş sesinden geçerek Terkedilmiş duygular dükkanına sığınırdık.. Eylül mağdurlarıydık, kimsemiz yoktu Ayrılık yağarken mor dağların ucundan Sol yanımızda sessiz bir inilti ile Öldürülmüş düşler sokağında saklanırdık Ne çok fire verdik üstüste Ne çok anılar yitirdik bu tozlu yolculukta Mecburi istikametlerin ayrılığı gösteren O adaletsiz, berduş kavşağında Büyük dağlar gibi İçerden çürümüşüz meğerse.. Biz ki nice amansız badirelerde serden geçmiştik Vurulan kuşların kan damlayan Körpe kanatlarında en çok Viran bir şehir gibi Sonunda bizi de çökertmişti Bu amansız, kancık zelzele.. Üşüşmüştü birer birer çakallar üzerimize O destursuz, çirkin yağmur, Taş gibi iniyordu ciğerimize Her gelen ölüm yazmıştı Her gelen ayrılık işlemişti Bu hakiki, talihsiz yüreğimize.. Yaralı gülüşler sergilemek neye yarar.. Ve hangi uyuşturucu, hangi alkol Bu derin, uğursuz yaraları sarar.. Bunaltıcı bir ihanet havası var Ter boşalırcasına dökülüyor yalanlar, Bıkılmış bir hayatın Kaile alınmayan figüranlarıydık işte. Biz kepenkleri kapattık Siz aşk kokteyli fırlatın zamana Ey geride kalanlar.. |