Anne
O küçük kızın değilim anne.
Ben büyüdüm. Çiçekli elbiselerim, oyuncak bebeklerim yok. Biliyor musun anne? Pamukşeker bile mutlu etmiyor artık beni. Kalbim acıyor anne. Çocukken düşerdim dizlerim kanardı, o küçücük yara ağlatırdı beni. Şimdi kalbimi paramparça edip üstüne basıyorlar. Ağlayamıyorum anne. Güçlüyüm ya hani içime akıtıyorum gözyaşlarımı. Keşke diyorum anne, keşke hergün düşüp kolumu, bacağımı kanatsaydım da kalbim böyle acımasaydı. Bütün oyuncaklarımı alsalar ama gözlerim ağlamak için böyle yanarken güçlü durmaya çalışmasam. Ben senin güçlü kızındım. Umursamazdım hiç bir şeyi. Büyüdükçe öldü kızın anne. En sevdiklerim kaldırdı cenazemi. En ön safta yer aldı güvendiklerim ölümümü izlemek için. O gün ilk defa gözyaşlarımı gördü görmesini istemediğim kim varsa. Yanlış anlama anne korkmadım ölmekten. Akan gözyaşları korkudan değil bu zamana kadar kocaman bir yalana inandırmışım kendimi. Beni yarı yolda bırakmaz dediğim kim varsa, ölümümü büyük bir zevkle izlediler anne... En çok o an istedim seni yanımda. Saçlarımı okşasan, o huzur veren sesinle masal anlatsan geçecekti ne varsa ama gelmedin anne. Ben öldüm ama sen duymadın sesimi. Merak etme anne beyaz çok yakıştı kızına... Şimdi ölümün acı sessizliği kulaklarımda, gidiyorum son yolculuğuma. “Ceylan Avşar” |