Ne Kadar O Kadar...
insanoğlu
çarmıha gerilmiş gibi fark etmiyor ha içi ha dışı, sanarsın kendini teslim etmişliğin zaruriyeti, acizlik deniz de kum misali aramana bile gerek yok gözünün gördüğünün alabildiği kadar hatta arkası dahi dahil hem kefil hem sefil, sanki zorlama yokmuş gibi öyle sanarsın, aslında işlemişlerdir ilmik ilmik, zaten şansında yoktur artık savaşı kaybetmişliğin bir işareti, içine düştüğün d/in aslında kendin senin eserin farkında olmamak değiştirmiyor gerçeği amma velakin kendi esaretinin kendi misali, neylersin bir tutanak lazım bir dayanak, yoksa bir boşluk bir nevi hissin yokluğa garezi, tutunursun paçalarına tekme atsa da nafile, oltaya takılmış balık örneği, o dahi onunla kurtuluşana çırpınırken insanoğlu ise öpüyor yem olarak iğnesini, donatım tam işleyiş kabusa hüsran ama yine de hep dört ayak üzerine düşer her şeyi bilir diğer adı kibir, sanki dünyayı o yaratmış yarattığının adına konuşur ve yapar bilmez aslında o an kendinin itirafıdır ne kadar insan o kadar ondan... * Berlin,09.05.2018 * Talat Özgen |