BENİ YALNIZLIĞIMDAN BİLİNİZ!
Ben yalnızlığımı iyi bilirim,
Birkaç arşın toprak altında, yahut şırıl şırıl akan bir çeşmenin başında susuz.. Muhakkak ikbal, tanrısal vesayet, uykusuz.. Cennet mecralarına camlar arkasından bakmak gibi, sahipsiz bir köpeğin rızk endişesi, naralar atan adamın namus dilekçesi... Ölümlere koşarken şehadet nidalarıyla, eşsiz bir buseyle Azrail nefesi, Sellerim ırmak olur mu, bulur musunuz beni kaybolsam? Arayışlarım müebbet inkıraza götürür, Âkil bir adamım, dîvane deliler gibi... uykularımı kaçıran hatıralar, kulaklarımı tıkayıp duyduğum o sesler, gün ağarınca diner mi? Ahh sukut-u hayal! Sen bana enkaz-ı akıbetim.. Daralır nefes, nice dehşetim.. Sana bir yol sorarlar, Gitme dur. İçinde binlerce acip yalanlar... Beni yalnızlığımdan biliniz. Varsa birkaç eş dost bilin ki yalandır. Beni en çok göçmen kuşlar tanır. Kanatsız onlara eşlik edemediğimi, göçüp gidemediğimi bu diyardan.. Akbabalar ortasında kalmış ölmeye mahkum beden, ardında kimsecikleri olmayan, mahkum bir ceset belki.. İşte o hayat ve akbabalar, esir almışken ruhumu, bembeyaz bir güldür kefen! Beni yalnızlığımdan sorunuz, taşınırken tabutum yalancı omuzlardan... |