kandan adamlaryürüdü ağır adımlarla kasaba doğru süslenmiş etlerin önüne gelince durdu yokladı cebini ve verdi varını yoğunu girdi içeri seçti bir et yağmur başladı o ara yıl bilmem ne saat bilmem kaç ve damarların için de nasıl kaynıyor kan kaynıyor ki et peşin de sürüklüyor ahşap merdivenleri çıktı ama bukez hızlıydı birden durdu anlık bir vahiyle sersemledi ve düştü et sütyeninden kör bir jilet çıkardı al bunu dedi kes boğazını ve kesti o da kanlar yıkadı merdivenleri ve yola taştı sonun da yağmur hızlandı taşıdı kanları caddelere kuzeye ve güneye doğu ve batıya sürünceme de kalmış vampirlikleri izledi kanı kıtalar aştı kan kıtalar aştı vampirler kan kokusunu duyup dışarı çıktılar beyler ve hanımefendiler başladı tersine evrim süreci kesemedi jiletler doğanın verdiği tüylerini kadınlar geldiler pürüzsüz bacaklarıyla inkar ederek başlangıçlarını ve salya akıttı erkekler uygun davranarak doğalarına kan pıhtılaştı sonun da üşüştü böcekler ve diğer sürüngenler başına sinekler kondu ve taşıdılar kokuyu evlere hastalık mahşer arefesini yaşattı insan türüne ve kümeste hayvana orman da ağaca ve yıkadı etler merdivenleri arındırdılar kandan ancak yine geldiler kandan adamlar arınmışlığın bekaretine saldırdılar ve yüzünü örttü ay ve utandı güneş titredi ölüler çukurların da ve tekmelediler bebekler rahimleri kan bir yazı yazdı pıhtılaştığı yere ’avkalam he’ diye |