Gurbet kahrı hiç bir dile tercüme edilemez şimdilik
Ne söylesek dil buruk, kelimeler ölü, ses kırık
oturup bir şiir yazmak istersin gurbet kıyılarında sıla ve özlem gelir dağ gibi oturur omzuna bir yanın yıkılmış viran bir köy, bir yanın karakış yorulursun çıkmaza yürümekten üzülmekten, boyun bükmekten gizli gizli ağlamaktan kuruyunca dudağında umut bostanı hiç bir iklim kucak açmaz içindeki hüzün çiçeğine çöl yetimi bir mevsimiz işte rüzgarda titreyen solgun yapraklar gibi ne tutunacak bir dost eli ne de sığınacak bir ana kucağı kimselere anlatamadığın acılarını, hüzünlerini duvarlara haykırırsın her gece çaresiz uzaktadır tüm sevenlerimiz, sevdiklerimiz özlemler büyüdükçe kimi gün kuş olup uçmak isteriz yanarken içimiz sürgün olup göçmek isteriz kimi gün raylarda uzar da uzar çilemiz menzilsiz sayarak yılları, ayrılıkları, hasretleri yorgun göğsüne dayayıp başımızı gecenin benim adım gurbet, benim adım hasret ayrılık hıçkırırken her gece içimizde artık kavuşmak için hayal de kuramıyoruz özlemlerle, ölümlerle dağılıp gidiyoruz her gün acılar ki yaşayanlar bilir ancak dertli türkülerle gurbet kahrı hiç bir dile tercüme edilemez şimdilik. Nuri CAN |