… Yetimlerin manevî babası şehit Bahattin Yıldız’ın
aziz ruhuna rahmet ve tazimle…

Gönül bahçesinin gonca gülüydün
Yetim bahçesinde açtın Bahattin!…
Kur’an’ın yolunda aşk bülbülüydün
Mazlumun başında taçtın Bahattin!…

Dinin güzelliği, nurdu yüzünde
Mal, mülk, para, şöhret yoktu gözünde
Hakikatin nuru parlar özünde
İblisin yolundan kaçtın Bahattin!…

Hakk’a söz verenler sözünden döndü
Vicdanlar karardı, ışığı söndü
Tuttuğun yol haktı, ilahî yöndü
Karanlığa ışık saçtın Bahattin!…

Zalim karşısında boyun bükmedin
Gönül bahçesine zakkum dikmedin
Ateşin üstüne barut dökmedin
Dünya gurbetinden geçtin Bahattin!…

Yetimlerin âhı canına yetti
Engin merhametin yokluğa setti
Afgan Dağlarında ruhun göç etti
Şahadet tahtını seçtin Bahattin!…

Nefsin toprağında büyürken cinnet
Etmedin yalancı dünyaya minnet
Kapısını açmış, bekliyor cennet
Şahadet şerbeti içtin Bahattin!…

Hakk’a teslim oldun, nefse uymadın
Şom ağızdan çıkan sözü duymadın
Haysiyet yerine, pulu koymadın
Nefsi kör hızarla biçtin Bahattin!…

Çileyi kendine bal eyledin sen
Şerefli bayrağı al eyledin sen
Tohumları fidan, dal eyledin sen
Hakk’a kurban olan koçtun Bahattin!…

Yetimler uğrunda çalıştın durdun
İslam ümmetinin yurduydu yurdun
Ömür saatini cihada kurdun
Canla ödenilen borçtun Bahattin!…

Şehit tahtındasın, ölmedin ey can!...
Dünya gurbetinde gülmedin ey can!...
İki yüzlülüğü bilmedin ey can!...
Bu fani dünyadan göçtün Bahattin!…

Hakk’ın davasından taviz vermedin
Gonca gül dururken zakkum dermedin
Gıybet, iftirayla kulu yermedin
Mazlumların sesi, öçtün Bahattin!…

İyilik meleği, gökte güneştin
Zemheride yanan kavruk ateştin
Rahman’ın askeri, orduya eştin
Zalimin gözünde suçtun Bahattin!…

Cihat çağrısına uyup da gittin
Hakk’ın davetini duyup da gittin
Nefis gömleğini soyup da gittin
İmanın kalesi, güçtün Bahattin!…

Gelen acı haber yürek dağladı
Ölümünü duyan dostlar ağladı
Gözyaşı sel gibi aktı, çağladı
Gönül kalesinde burçtun Bahattin!…

Melekler misali, nur yüzlü, hoştun
Yetimlere yardım ederken coştun
Kelebek misali ışığa koştun…
Cennet-i Âlâ’ya uçtun Bahattin!…

M. NİHAT MALKOÇ