Adın İstanbul
...
Neydi her akşam, umarsız gülüşlerde kendimi kaybettiren? İlmek ilmek işleyen neydi içime seni? Sen mi o kadar güzeldin, Yoksa, o güzelliği, o an sana bu şehir mi bahşetti? Omuzlarına saçların dökülüyordu, Ve mavi bir şal eşlik ediyordu parmak uçlarına... Yüzünde seher vakti ıșıltısı, Dudakların, yedi tepeden altısı! Ve Ben, mahşerin beşinci atlısı, Son tepeden bakarken sana, Kuşanıp en koyusunu sevdanın, Taşına toprağına vurdum canımı.. .... Ellerinde sahipsiz martılar, Bakıșların iskele sancak, Ruhun içimde uyur, Marmara kadar dingin, Adalar kadar sıcak... Konuşsan sözlerinin izlerini, Seçebiliyordum gökyüzünden! Buram buram sevda kokuyordun, Sanki bir filmin en heyecanlı yerini, İstanbul’a anlatıyordun.... ... Bir bahar akşamında, Boğaz köprüsünü bir tepeden izlesem, Bir mum yakıp şarkı söylesem, kız kulesine, Ya da çıkıp Galata’ya, seyretsem İstanbul’u .... Gorebilirmiydim tenindeki dokuyu? Sahi adın neydi? Gerçekten sen mi o kadar güzeldin, Yoksa tüm güzelliğini sana bu şehir mi bahşetti? Tüm evren, şehr-i İstanbul derken, Hep, senden mi bahsetti? Sahi adın neydi? Gülüşlerin bu şehrin, Kaç tepesini hapsetti? Gözlerin mavi Marmara, Ellerinde sonsuz bahar, Ve ben sana mecburum Susuz martılar kadar.... |
Kalemin susmasın
__________________________Selamlar