Sessizce
sessizliği bir yanıttı
uzaklara gidecekti anladım. elimde ondan kalan ne bir kuru çiçek ne bir fotograf. koşuyordu onlarca kula at güzün iyiden iyiye sararmıştı benizi yapacaklarımın hiç bitmediği her günümden biriydi endişelerimin pususuna düştüm gece değildi yüzünü yeni yumuştu gün herşey konuşuyordu susan bir oydu sonra nal sesleri ve zirveler yükseldi ufuk bir adım daha ilerledi. bu şehrin ortasından bir akarsu geçer bir yarısında o bir yarısında ben kaldım savrulunca esinti ile ağaçların çiçekleri avcuma düşer kar taneleri üşür yüreğim. bu şehrin festivallerinde mutluculuk oyunu zorunludur herkes oynar masum bir yalandır. konfetiler düşer saçlarıma alıp götürür sesini havai fişekler renkler dağılır renkler silinir. aklıma düşer adı acır dudaklarım gizlenir dilim. kırmızı şarap kadehlerinin içine sığdırılır sağlık mutluluk kadeh çınlamalarına geri gelir sesi diapozan raksına eşlik ederken anılar yorgun düştü, duymadılar. bu şehirden trenler gelip geçer ben hergün gardayım geriye bakmayan yolculara el sallarım sessizce... Mehmet ÖZSAN eskişehir/mayıs 2008 |