KAYBOLAN
Gölgeni hiç görmediğimi fark ettim biraz önce.
Bilemezsin bu beni nasıl sarstı. Bir gün gülüşünü bilmediğimi düşünmüştüm. Ve ondan sonra ilk görüşümde bir kahkaha atmıştın. O anı durdurmak istemiştim. Bir aptal mıydım? Beni sevmeyen bir adamı neden böylesine içten sevebiliyordum? Bu kadar yoğun sevgi taşı bile çatlatıyordu. Bir kediye ya da bir çocuğa geçiyordu. Ama sana geçmiyordu. Aşk karşılık beklemez, diyordum bazen kendime. Ama beklemeden edemiyordum. Bir bakışınla hissettiğim coşkuyu, Nasıl beklemeyebilirim ki? Uzun uzun gölgeler var aramızda. Bir mezar taşını gölgeleyen üzgün bir ağaç gibi kararsız. Sıkıştırılmış küskün suskunluklar var. Oysa ne tatlı sözler söylerdin bir zamanlar. Ne güzel bakardık birbirimize. Unutuldu o anlar. Kayboldu o sevdiğim kibar adam. Ölmedi ya da terk etmedi beni. Daha da kötüsü oldu: Kayboldu. Kayboldu bir öğleden sonrası. Bir kuru öksürüğüm vardı göğsümde ağlayan, Bir de kalbim dondu o an. Kayıp giderken elimden, Hiçbir şey yapmadım. Oysa ne tatlı adamdın sen. Gözlerindeki denizde kara sular gizliydi. Dudaklarında taze asma yaprakları, Boynunda başımın yeri, Göğsünde en acı şikayetlerin merhemi Ne güzel adamdın sen, Bir öğleden sonrası kaybolan... Sevmiyormuş birileri şiirlerimi. Hiç umursamıyorum. Çünkü ben içlerinde hep seni arıyorum. |