DÖRT ASIRLIK BEDDUABu konu çok ağır, nasıl ederim ifade? Hem şiir hem ibret olmalı, işte kaide... Sözlerim ihanet üstüne ey okuyucu! Öyle bir kavram ki, çoğuna dokunur ucu! İhanet yüzünden, nice ülkeler yakıldı, Toplumlar çürüdü, koca devletler yıkıldı. İş işten geçince, fayda etmedi pişmanlık, İhanet yüzünden neler çekti şu insanlık... Sürer bir yıl, on yıl, bir asır, onlarca asır, Bazen bir milletin, bütün kaderine yansır. İşte size büyük ihanetlerden bir dizi; Viyana önüne, davet ediyorum sizi. Meşhur Merzifonlu, bir Kara Mustafa Paşa, Beraberdi o gün bu millet, yoktu kargaşa. Bir hain paşanın, beynine girdi kör şeytan, Mustafa Paşa’ya ders vermek istedi o an. Viyana önünde olan ihanet çok kirli, Hemen meyvesini verdi, ama çok zehirli. Başarı tersine dönüp dağılmıştı ordu, İhanet edenler, geri doğru kaçıyordu. Kaç asır geçti de, kapanmadı hala yara, Kanamayı kimse kesemedi sara sara. İhanet zinciri uzanmıştı İstanbul’a, Padişah kanarak, döndü çok yanlış bir yola. Hainler uzandı, Paşa’nın masum başına, Kelle Edirne’de koyuldu "İbret Taşı"na. İbret ama nasıl, asırlara büyük ibret! Hemen yakınında, kocaman Kasr ı Adalet! Hainlere bakar gibiydi kellenin gözü, Bir acaip renge büründü hemen gökyüzü; Gazabı İlahi o anda etti tecelli, Her yeri kapladı alevden yıldırım seli. Adalet sarayı yanarak oldu yerlebir, (*) Aklında ihanet olanlar, bu bir ibrettir! Bu olay tarihin kocaman bir köşe taşı, Beddua etmişti Paşa’nın günahsız başı. Büyük liderlere, yapılacak bir ihanet, Onun hayatını, bitirebilir nihayet. Lakin bedduası, tutar iyi bilinmeli, İşte dört asırdır, doğrulmadı Türk’ün beli... 22.09.2005 (*)Yılmaz Öztuna, Büyük Osmanlı Tarihi, Cilt:4 |
emeğe saygılar