Can TanemŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Sağlığında çok sevdiği eşine bir türlü söyleyemediği sözleri eşinin mezarı başında yaptığı hüzün dolu samimi ikrar eserin içinde kendini bulan şiir sever dostlara armağan olsun..
Merhaba can tanem, ben yine geldim. Yanına haftada bir geliyordum ya, Lakin içimdeki özlemini, bir türlü söz geçiremiyorum. Haftada üçe çıkardım, bana köyün delisi demeyeceklerini bilsem, Yanına bazen geceleri de geleceğim. Biliyorsun, ben eskide kalan geçmiş günleri mizde de, Seninle sohbet etmeyi severdim. Bilirsin, ben kahvehaneden, meyhaneden, boş yerlerden zevk almıyorum. Zaten ortalıkta, sohbete değer adamda kalmadı ya, Herkes, menfaat peşine düşmüş. Ne yapayım..? Bende, en iyi dostum olan kalemimi elime alıp, Seninle geçirdiğimiz o güzel anılarımızı yazıyorum. Senin ipek gibi altın sarısı saçlarına, zümrüt yeşili gözlerine, Şiir kalpli yüreğine şiirler, nameler yazıp, kendimi böyle avutuyorum işte; Evde yapayalnızım, pek misafirimde olmuyor. Dul adamın kapısını kim çalacak ki? Hep içime atıp, sessiz sessiz, hıçkıra hıçkıra geceleri ağlıyorum. Gırtlağımda düğümler oluşuyor, be can tanem! Kendime çok kızıyorum. Meğerse ben, seni ne çok severmişim de, bir türlü söyleyemezmişim. Belki de kazak ruhlu biriyim, seni seviyorum demek, Sanki benim için, ligth erkekmiş gibi geliyordu O zamanlar. Bak, şimdi binlerce kez söylüyorum, seni seviyorum! Sana sırılsıklam aşıktım be can tanem! Biliyorsun sağlığında bana hep söylerdin. Senden önce ölürsem, sana kimse bakmaz derdin. Çocuklara güvenme sakın! El kızı girdimi oğlan seni sevse de yabancı olur. Kızda evlenince el oğlu yaman olur derdin. Onlara güvenme ha! bir hayat arkadaşı bul kendine derdin. Biliyorsun her birinde senden izin alıp, üç kez evlendim. Hepsi, birbirinden beter çıktı. Anamı ağlattılar,be! Can tanem, her seferinde ikinci baharımı yaşarmıyım? desemde, hep fiyasko oldu sonu. Artık evlenmekten sonunda pes ettim, tamamen vazgeçtim. Meğerse, sen bir melekmişsinde ben kıymetini bilememişim. Sen, benim ’Firuze’ aşkımın nilüferi, bahçemde gülüm,ağaçtaki bülbülüm, Tarlamda sünbülümdün, bir türlü seni anlayamamışım. İnsan sevdiğini yitirince, kıymetini o zaman anlıyor. İşte, şimdi hep yanımdasın, yani her an aklımdasın. Hani sağlığımızda baharda piknik yapardık. Sen akşamdan güzel güzel, dolmalar, yemekler hazırlardın ya, tatlı tatlı esen meltem rüzgarlarıyla miski amber kokusu gelirdi yaylada burnumuza Rengarenk bahar çiçekleri, gelincikler, papatyalar,bal yapmak için polen toplayan arılar. Kınalı kanaryalar sanki senfoni orkestrası gibi, Hep birlikte, bize aşk nameleri söylerlerdi. Ben, sana rengarenk çiçeklerden başına taç yaparken, Sende eline bir papatya alıp, beni seviyor, sevmiyor deyip, fal bakardın. Bende senin dizinin üstüne yatardım ya, Bir çocuk misali başımı okşardın. Güzeller, güzeli şimdi de toprağına başımı yaslıyorum. Beni duyduğunu bilsem de, başımı okşayamıyorsun. Can tanem, seni çok ama çok, özlüyorum. Bazen ‘Allah’ günah yazmayacağını bilsem, içimden intihar etmek geliyor. Ölüm meleğinin gelmesini sana kavuşmak için, Zaman zaman, hıçkırıklarımla yalvarıyorum. Elbet bir gün, ölümünde zamanı gelecek. Ben, vakti gelenedek, seni dizelerimde hep yazacağım. Sen benim sol yanımın Zümrüt-ü Anka kuşuydun. Seni ben o kadar sevdim ki; Kamber’in Arzu’sunu, Ferhat’ın Şirin’ini, Tahir’in Zühre’sini, Mecnun’un Leyla’sını sevdiği gibi, sevdim! Neyse, Can tanem. Seninle bugün de dertleştik, vakit baya geç oldu. Karanlık çökmek üzere , bana musade et artık. Gök kubbede ki yıldızları, sana yorgan yaptım. Fatiha’nı okudum, duamı yaptım. Bu gece de rüyamda yine buluşuruz . Can tanem, gözlerim yine yaşlı, yüreğim gamlı gidiyorum. Hadi, hoş çakal… Ali Sözer 01/04/2018 |