“ Târih-i Kadîm”e ZEYL (ek), Tevfîk Fikret, uyarlayan: Sunar YazıcıoğluŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Şiirin aslı:
TEVFÎK FİKRET “ Târih-i Kadim”e ZEYL (ek) Molla Sırât’a Ben ki üç beş pulu tercihinden Protestanlara zangoçluk eden şâirim… Ziver-i kürsî-i yakîn şair-i müctehîd-i din-i mübîn, Hazret-i Molla Sırât’a edebî ihtirâmâtımı takdîm ile bî- bî-terddüd diyorum: “zangoçluk” lutf-i tavsıfine şâyân olduk. Lakin aldanma sakın üstâdım, ben de bir parça muvahhid zâdım. Bana anlatma o rağnâ dini; bilirim ben de senin bildiğini. Okudum ben de kitâb-ı gabi. dinledim ben de hitâb-ı gaybi; Ben de zâtın gibi câmiğ câmiğ, dolaşıp Halik’a oldum râkiğ. -Şevk-ı cennetle hayâlim meşgûl; yüreğim havf-i cehennemle melûl- ben de tırmandım ulu Tûbâ’ya. ben de çıkdım Mele-i Ağlâ’ya. Ben de âşıktım ezan nağmesine, bir koşardım ki, o Allah sesine! Ben de tesbîh ü düa savm ü salât, hepsini hepsini yapdım, heyhât!... Çünkü telkinlere aldanmışdım, kandığım şeylere hep kanmışdım Bilmeden, görmeden iymân etdim, Nefsimi dînime kurbân etdim. Sevdim Allâhı da, peygamberi de; o alay kaldı bugün hep geride. Anladım çünkü, hakıykat başka; başka yoldan varılırmış Hakk’a. Saydığın hârikalar, muğcizeler birer efsûn-i zekâdır ki, beşer, bî tevakkuf açıyor sırlarını; muğcizât ehli unutmuş yarını. Mugfel ü mugfil o İsa, Mûsâ; köhne bir kizb-i mutalsamdır asâ. Beşerin böyle delâletleri var; putunu kendi yapar, kendi tapar!... Ara git deyrini, gez Kağbe’sini, Dinle tekbîri , işit çan sesini, göreceksin ki bütün boşlukdur; umduğun, beklediğin şey yokdur. Düzme Allâh’ı gibi şeytânı, Buda’sı, Ehrimen’i, Yezdân’ı. Topunun mübdi’i bir vehm-i cebin. Gölgeler, gölgeler...Onlarda derîn bir karanlık sezerek çevrildim, acı bir darbe yiyip devrildim. Ve beynimden vurulmuş gibi devrildim. Şimdi bî kayd-ı cinân u nîran; süzerim fıtratı hayran- hayran. Ben ne mağbûd, ne bûbid bilirim; Kendimi hılkate âbid bilirim. Gökte binlerce mesâcid görürüm, orda vicdânımı sâcid görürüm. Bu sücûd işte benim taâtım; bu ibâdette geçer sââtım. Bu ibâdette fahûr u hurrem; beni ben bir kayadan fark edemem. Bir minik kuşla biriz tapmakda; ben de tehlil edrim, ishak da. Doğruluk , hubb- ü vefâ, mahviyyet, merhamet, hayr ü hammiyyet, nısfet; sonra bir şaire zangoç dememek… İşte vicdânıma bunlar mahrek. Düşünüp işlemek âyinimdir; yaşamak dini benim dînimdir. Mü’minim Varlığa iymânım var; her kanat bir melek eyler ikrâr. Enbiyâdan yaşarım müstagnî bir örümcek götürür Hakk’a beni... Kitabım sahn-ı tabiat kitabı, bendedir hayr ile şerr esbâbı. Varırım böylece ben merkade dek, bağs-i ukbâye mahal görmem pek. Taşırım kalb-i şegaf peymâda, beşerin aşkını, âlâmını da. Dîn-i hak bence bugün dîn-i hayât; sen ne dersin buna, ey Molla Sırât!.. TEVFİK FİKRET TEVFÎK FİKRET Günümüz Türkçesine uyarlayan: Sunar Yazıcıoğlu “ Târih-i Kadîm”e ZEYL (ek) Molla Sırat’a Ben ki üç beş kuruşu tercihinden Protestanlara “zangoçluk” eden şairim… Yaldızlı kürsünün üstadına İslam dininin şair yorumcusuna, Hazret-i Molla Sırat’a edebî saygılarımı takdim ile hiç hiç tereddüt etmeden diyorum ki: layık olduk, lütfettiği “zangoçluk” sıfatına. Lakin üstadım sakın aldanma, müslüman evladıyım ben de bir parça. Bana anlatma o güzel dini; bilirim ben de senin bildiğini. Okudum ben de ahiret kitabını. dinledim ben de ahiret hitabını Ben de zatın gibi cami, cami, dolaşıp Halik’a ettim rüku. cennetin şevki ile meşgul hayalim; cehennem korkusundan bıkmış yüreğim ben de tırmandım ulu Tûbâ’ya. ben de çıktım Mele-i Âlâ’ya. Ben de âşıktım ezan nağmesine, bir koşardım ki, o Allah sesine! Ben de tespihle dua, oruçla namaz heyhat! hepsini yaptım,. hepsini biraz.. Çünkü telkinlere aldanmıştım, kandığım şeylere hep kanmıştım Bilmeden, görmeden iman ettim, Nefsimi dinime kurban ettim. Sevdim Allah’ı da, peygamberi de; o şeyler kaldı bugün hep geride. Anladım çünkü hakikat başka; başka yoldan varılırmış Hakk’a. Saydığın harikalar, mucizeler birer zekâ büyüsüdür ki, beşer, duraklamadan açıyor sırlarını; mucizeler ehli, unutmuş yarını. aldatılmış, aldatmış o İsa, Musa; köhne bir tılsımlı yalandır âsâ. Beşerin böyle işaretleri var; putunu kendi yapar, kendi tapar!... Ara git kilisesini, gez Kabe’sini, Dinle tekbîri, işit çan sesini, göreceksin ki hepsi boştur; umduğun, beklediğin şeyler yoktur. Allah’ı gibi düzme şeytanı, Buda’sı, Ehrimen’i, Yezdan’ı. Topunun esası bir korkak vehim. Gölgeler, gölgeler... Onlarda derin bir karanlık sezerek çevrildim, acı bir darbe yiyip devrildim. Şimdi cenneti, nurları önemsemeden; süzerim yaradılışı hayran hayran; ben ne tapılacak, ne taptıracak bilirim; Kendimi yaradılışa kul bilirim. Gökte binlerce mescit görürüm, orda vicdanımı secde ederken görürüm. Bu secde işte benim itaatim; bu ibadette geçer saatim. Bu ibadette övüncüm ve sevincim; bence, ben bir kayadan farklı değilim. Bir minik kuşla biriz tapmakta; ben de Allah’tan başka yoktur derim, ishak* da. Doğruluk, ahde bağlılık, tevazu, muhabbet, hayır, haysiyet, insaf, merhamet; sonra bir şaire zangoç dememeli… İşte bunlar vicdanımı hareketlendirdi . Düşünüp yapmak ayinimdir; yaşamak dini, benim dinimdir. Müminim Varlığa imanım var; her kanat bir melek yapar. yaşarım peygamberlere duymam gerek, beni Hakk’a götürecek: bir örümcek ... Kitabım doğa sahnesi kitabı, bendedir hayır ile şerrin sebebi. Varırım böylece ben mezara dek, ahirette dirilmeye mahal görmem pek. taşırım sevecen kalbimi ölçüsünde, beşerin aşkını da, kederini de. hak dini bence bugün yaşam dinidir ey Molla Sırât!..söyle, öyle değil midir? TEVFÎK FİKRET Günümüz Türkçesine uyarlayan: Sunar Yazıcıoğlu Not:*ishak : ishak kuşu, küçük bir tür baykuş. (Süleymaniye kürsüsünde verdiği vaazlarda, Mehmet Âkif, bazı yazarları ve Tevfik Fikret’i ağır bir dille suçluyordu. Bu şiir, “Târih-i Kadîm” şiirinden dolayı Fikret’i “zangoçlukla" itham eden Akif’e cevaben yazılmıştır.) |