O MART SABAHI LİMANDAN AYRILAN GEMİNe zaman hırçın, Köpüklü bir deniz görsem; Çocukluk yıllarımın O mart sabahını hatırlarım! Köpüklü, hırçın dalgalara bakarak O günleri tekrar yaşarım. Onunla çocukken tanışmış, Çocukken oynaşmıştık kumsalda. Ne tatlı hayallerimiz vardı, Ne güzel çocukluk masallarımız... Çocukçaydı el ele oyunlarımız, Çocukçaydı kumsalda Birbirine değen dudaklarımız... Lakin uzun sürmeyecekmiş Bu çocukluk rüyaları... Soğuk bir mart sabahıydı, Günlerden pazartesi... Yaklaşmıştı iskeleye bir gemi... Dost sanmıştım Sevmiştim siyah renklerini… Ama o kara, kapkara gemi Almış götürmüştü Benim çocukluk sevgilimi! Olanlar küçük bir şaka gibiydi… Sanki kurşun asker olmuştum Öylece bakakalmıştım arkasından... Güverteden son defa bakıp Ağlayarak el sallamıştı bana... Sanmıştım ki bir süre sonra Dönüp gelecekler yine limana... Gelmediler! Gelmedi o gemi, Gelmedi o bir daha... Hala bir özlem var içimde... Hala ümitsizce soruyorum: Gelmeyecek mi o mart sabahı Limandan ayrılan gemi? Getirmeyecek mi bana Benim o çocukluk sevgilimi? İşte yine bir mart sabahı Gözler ufukta, Dudakta dua ve dilekler… Bir ümitle Hala çocukluk sevgilisini, Hala o mart sabahı Limandan ayrılan gemiyi bekler! Sahi, yaşıyor mu? Kiminle şimdi? Ne olurdu dönüp gelseydi? Ama… Dönüp gelmeyeceğini, Rüyanın gerçek olmayacağını Bende biliyorum! Adı neydi? Adını bile unuttum! Aradan geçti seneler, Çok seneler… Ama ne yapayım ki Unutmuyor şu kör olasıca Deli yürekler! 09.03.2018 Mustafa YÜKSEL |