Hasret Üstüne Hasret
İşmar edip durursun, gönlümün mor ahengi
‘Aşk sönmeyen alevdir, yakar öksüz bağrımı’ Usandırır gururun nazlı, kibirli rengi Eskiyen yılgın rüzgâr duy kapımda çağrımı Geleceğim yakında mevsimler tutsak görsün Böyle büyük sevgiyi herkes kalbinde örsün Tüm zamanlar yıkanır çağrına uyar gönül Gülünce mahcup simam kırmızıya bürünür Kısır döngü yangında sükûta erme ey gül! Bergüzar’ın yüzünde Leyla hali görünür Aşk heybesi yüklüdür dikeniyle taşınmaz Seven, sevilen için; nasıl yollar aşınmaz Çiçekler her an düşer özlem saraylarına Hep uzanıp tutardım, boranda dondum kaldım Köprüler kurdum ama gelemedim yâr sana Eğildim düzlüklere dermansız baka kaldım Hasret üstüne hasret, şu dağlara seslenir Sabır dolu o yıllar mazisiyle beslenir Vuslat göçüp gitmiş de yaşatmıyor toprağı Asırlardır yalnızlık deler durur bağrımı Firuzenin mavisi gök kubbeden ırağı Derya öyle coşkun ki siler atar ağrımı Ufukta umutlar var düşlerim çölde gezer Gölgesinde bulutlar yaz yağmurların süzer Sevilay Çartık |