belki..umut, yokluğuna ses olmaktı. yokluğun kalabalık yokluğun kavgalı çıplaklığına soyunduğum sensizlikte, üşüyorum... baştan çıkardığın bu ruhu kurtar, yürek çekiminden bir “gel” yanıtı olsun, anlamanın.. kendimin kabuğu olayım kuytularımda ve içli şeyler ürpertici tanığı olayım çekirdeğimin ki çatlayışın, yükselişin, açılıp dağılışın sonra atlayışın yüksekTen solacak her şey ve kırılacak.. (biliyorum) ince bir hassasiyetle gerecek, örümcek, ağını -önce bağrıma, ağrıma sonra- dönüp duruyorum, kokunun alışkanlığında. akışkanlığında gün, her gün tekrarlıyor ulaşılamayan sözlerimi ki (alıştım buna) ama, henüz bilmiyorum aitsizlik yaşıyorum bir yokluk biçimiyim belki, biçimsiz bir düş kısık bir ses belki ve yankılanıyorum: “dün neydi biriken bugün dağılan, ne” sınırındayım hiç/liğimin biri fırlatsın beni mısra aralarına hece hece döküleyim sana parantez içi hayatların iç/sel çıkmazlarında. sen ama, izleri umurundan söküp atan baktığım suyun yüzündeki yüzümü unutmaktan ol’an, ey sevgili! mor bir lekesin, tenimden silinemeyen belki, belli belirsiz damlada, ıslak tutunuş, göğün mavisinden yüreğime düşen ruh belki, belki de, “belki...” demenin ürpertisinde bir dudak mesafesinde bir ısırış kan toplamış kırmızı bir uçuk belki.. (...) |