Görele Şehrengizi
Şirin Karadeniz’in doğusuna düşersin
Hasretinle yüreğin yarasını deşersin Bu güzel coğrafyada yeşile doyarız biz O şerefli mâzine muhabbet duyarız biz Karadeniz incisi, Giresun’un kazası Hüzne gark eder bizi ayrılığın ezası Çağların ötesine uzanır kökün senin Vicdan terazisinde ağırdır yükün senin Geçmişin yüz akıdır; bize gururdur, şandır Üstündeki kandiller ilâhî kehkeşandır Dağ yeşil, deniz mavi; dört mevsim baharsın sen Sen Mecnûn’un Leylâ’sı, candan özge yârsın sen Yiğidin harman yeri, ocağısın ey diyar! Annelerin sımsıcak kucağısın ey diyar! Hicranın çeşmesisin, yürekte harsın şehir! Karakışın ardından gelen baharsın şehir! Arazin engebeli, iklimin sert Görele!... Hoşgörüyü iz eyler, insanın mert Görele!... Bu toprağın bağrına nice yiğitler verdin Dikeni ayıklayıp cennetten güller derdin Karadeniz rüzgârı dağıtır saçlarını Yiğitlerin anası kınalar uçlarını İçimizi ısıtan mahur bir bestesin sen Hüzünkâr bir şarkıdan akseden sestesin sen Istırap burçlarından seyre dalarım seni Düne dair gizlere şahit kılarım seni Kâtip Şâdi çalınca yürekten coşarız biz Kemençe çağırınca horona koşarız biz Bu emsalsiz diyarın her köşesi cennettir Sıladan kopanlara gurbet ağır cinnettir Karanlık gecelerin kutlu çerağısın sen Bu dünya gurbetinin huzur durağısın sen Doğu Karadeniz’in gözbebeğisin şehir! Gönül tezgâhlarının has ipeğisin şehir! Göklerde dalgalanan hilâlimiz Görele!... Bedelin şehit kanı, helâlimiz Görele!... Çepnilerin yurdusun, değilsin elbet nâçâr Yaşayan bir değerdir güftekâr Ahmet Kaçar Kimse ölmez dünyada gelmeyince eceli Görele unutur mu Hasan Ali Yücel’i? Hâlâ söylenmektedir Asiye’nin türküsü Yüreklere sinmiştir vatan millet ülküsü Bedri Rahmi doğmuştur bu münbit topraklarda Mâzinin hüznü yansır dökülen yapraklarda Kemençenin hasını Bicoğlu Osman çalar Yay tele değdiğinde âşığın gözü dolar Duyunca duramazsın kemençenin sesini Yüreğin kaldıramaz bu hüzün bestesini Ressam çizer resmini, şairler seni yazar Uzağına düşersek bir gün bir asra uzar Karanlıkları boğar, göğündeki ay şehir! Beni yol arkadaşın, kadim dostun say şehir! Karadeniz’imizin gururusun Görele!... Sevdalı yüreklerin sürurusun Görele!... Yaylanın soğuk suyu bağrını deler geçer Yeni yetme kızların çayır çimen, ot biçer Dokuz Göz Yaylası’nda tabiat çok cömerttir. Sis Dağı’nın başının iklimi ne de serttir Geceyi aydınlatır Görele ışıkları Bir ömürlük severler bu şehrin âşıkları Kadın, erkek, kız, kızan; şerefinde, şanında Bir devrin nabzı atar kızların keşanında Gönüller meftun sana, kimsenin yok gidesi Bir asırdan beri var Görele’nin pidesi Hünerli eller sarar sarmaların hasını Sahil boyu gezersen unutursun yasını Lahananın yapılır çorbası, döşemesi Hamsi ızgarasının keyif verir yemesi Gördüğün rüyaları hayra yoransın şehir! Hakikati iz edip Hakk’a varansın şehir! Gönül denizlerinin limanısın Görele!... Aşılmaz tepelerin dumanısın Görele!... İlkbahar mevsiminde burcu burcu kokarsın Zamanın ırmağında sonsuzluğa akarsın Şimdi duman çökmüştür dağların başlarına Engel olmak müşküldür hasret gözyaşlarına İntizar yüreklere saplanmış bir bıçaktır Özge bir yârdır sıla, sımsıcak bir kucaktır Ben Ferhat’ım sen Şirin, gönül nikâhımız var Mâzini çöz özledim, ömrümü geriye sar Elzem bir ihtiyaçsın, aldığım nefes gibi Sensizlik esarettir, çelikten kafes gibi Kubbende yankılanır günde beş vakit ezan Bu efsunkâr güzeli nasıl anlatsın ozan? Her rüzgâr eritemez Aladağ’ın karını Dünden güzel olacak Görele’nin yarını Gönül terazisinin hassas miyarı şehir! Doğu Karadeniz’in şiirin diyarı şehir! Kadim medeniyetin beşiğisin Görele!... Onur ve haysiyetin eşiğisin Görele!... M. NİHAT MALKOÇ |