DÜŞ KASİDESİ 2Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Bu şiir hakkında bir açıklama, uygun bir izahat yapmak zorundayım.
Tasavvufta bazı makamlar vardır. Naçizane, düş kasidelerimde, aşığın bu makamlardaki yolculuğunu anlatmaya çalıştım. İlk makam "gayret" makamıdır ve ilk kasidenin de temel serüveni budur. Yolcunun kendini bilmesi, silkinip kendine gelmesi, yola koyulup varacağı menzile seyretmesi. Bu gün paylaştığım kasidenin konusu ise ikinci makam olan hayret ( dehşet ) makamı. Yolcunun, varmak istediği yere vardığında, düştüğü hallerin makamı. Tasavvuf terimlerinin önemli bir kısmı, bu makamın merhalelerini anlatmak için kullanılmıştır ( gaybet, sekr, haşyet, fena, vahdet vs. ) Buradan sonraki makamları anlatmaya ve yazmaya ben korkarım. Bu yazdıklarımda da Peygamber efendimizi ( s.a.v. ) bir perde olarak sunmaya çalıştım. Zira perdesiz olarak bu makamları yazmak, kalem için de kalemin sahibi için de çok tehlikelidir. Tarih, bunun delilleriyle doludur. Kusur bizden, bir güzellik var ise kelimelerin ithaf edildiği güzeldendir. Saygılarımla...
DÜŞ KASİDESİ 2*
. . _ _ / . . _ _ / . . _ _ / . . _ Sende kaybolmak için arzı devirmek mi gerek? Kaynayan lavlara dalmak, kora girmek mi gerek? Mantığın öldüğü yerden çıkılır düşlerine Sana vardıysa akıl, gayrı delirmek mi gerek? Ben miyim aynadan ürkekçe bakan, bilmiyorum Ben miyim, kendine kendinde nihan, bilmiyorum Gözlerim zor duyuyorken, kulağım az görüyor Var mıyım yok muyum aslında inan, bilmiyorum Deliler çıldırıyor ağzıma geldikçe adın Aklımın fikri mi tütmekte duman, bilmiyorum Öyle bir çöl ki içim, her yanı cennet yeşili Nasıl açmış bu çiçekler, bu fidan, bilmiyorum Toprağım kin ve çamur, ekmeğim âfet ve zehir Böyle şer tattı mı akreple çiyan, bilmiyorum Durmadan ağlıyorum güldüğüm en son gülüşe Bana düşman mı acep âh-u figân, bilmiyorum Hangi yıl, hangi asırdır şu uzaktan beliren Bu gelen hangi bahar, hangi hazan, bilmiyorum Bir şarap var ki haramdır bulanın içmemesi Kaç kadeh kırdı bu gün meyle keman, bilmiyorum Ne yönüm belli ne yurdum, pusulam hayli bozuk Lâmekân oldu mu ufkumda mekân, bilmiyorum Arılar parçalıyor gülleri bal hakkı diye Kim bilir kaç canı katletti kovan, bilmiyorum Bu rezil sofrada bir ben miyim açlıktan ölen Kaçımız iftara geç kaldı -amân- bilmiyorum Okyanuslar öpüyor gövdemi ıslak ıslak Ben kayıp bir kayığım, nerde liman, bilmiyorum Kalemin yazdığı sevdâ, silinir silgi ile Farklıdır belki şiirlerle roman, bilmiyorum Bir karanlık koşuyor gölgemin ardınca sona Ben miyim avcıya av, kimde nişan, bilmiyorum "Susun ey ağdalı sesler" diyorum sessizce Acıdan başka sükût, başka lisan, bilmiyorum Ben mi doğdum ya da öldüm mü doğarken derime Ömrümün çöktüğü bir ay mı haziran, bilmiyorum Sana dem tutmak için gamda ezilmek mi gerek? Kaderin çizdiği yardan düşebilmek mi gerek? Gözlerin, bir bebeğin tattığı ilk anne sütü İçip ölmek mi hüner, yoksa dirilmek mi gerek? Sırların sırrını sırtında taşır sırça saray Azıcık kaldı mı köşkümde tavan, bilmiyorum Gönlü yağmur kurutur, ıslatır efkârını nâr Kirpiğimden mi batar göğse çıban, bilmiyorum Ferhat’ın gürzü benim, kıymamışım kaf dağına Ben ki sürgün yemişim, nerde Fizan, bilmiyorum Nûru göz neyle görür; simsiyah akkor ışığı Kelebekler göçüyor, var mı ziyan, bilmiyorum. Yâre diz çökmek için çağrıya muhtaç mı seven? Neydi kâmetle selâ, neydi ezan, bilmiyorum Her rüyâ, bir uyuyan beyne çizer gerçeğini Düş müdür, yoksa hakîkat mi yalan, bilmiyorum Öyle sarhoş ki başım, ay şişeden sızmakta Bir kıyâmetle yıkılsın mı cihan, bilmiyorum Ayazın kör sıcağından üşüyor gökte güneş Farz mıdır âşığa her dem hezeyan, bilmiyorum Dünde kalmışsa bu gün, yârını ummak boşuna Varılır şey mi zamân üstü zamân, bilmiyorum Atlılar kaybediyor cengini ülkemde benim Kaç şehit gömdü elim, kaç gariban, bilmiyorum Bin hayâlet sıkışır makberimin lânetine Paslı çığlıkları durmaz mı bir an, bilmiyorum Dişliyor zihnimi, vahşetlere kanmış geceler Bu mudur rûhuma eklemli yılan, bilmiyorum Korkular taht kuruyor surlarımın tâ içine İblisin mâbedi olmaz mı viran, bilmiyorum Beni benden ayıran, bendeki bir başka beden Kimdir ihrâmıma sızmış bu yaban, bilmiyorum Kendimin kâtiliyim, merhamet etmek ne demek? Nedir insaf denilen dişli kapan, bilmiyorum İzinin solduğu her şehri yıkar memleketim İsminin harfine sığmaz mı vatan, bilmiyorum Canımın cânını cânâna sunup can diledim Al dedim vârımı, umrumda mı can... bilmiyorum Sana senden yola çıkmak, sana varmak mı gerek? Nûrunun nârına yanmak ve kararmak mı gerek? Ey bütün varlığımın vardığı varlık sunağı Sana yâr olmak için yârını yarmak mı gerek? 08/01/2018 *eserdeki beyit sayısı yaşımı, mısra sayısı ise doğduğum yılı göstermektedir. Doğduğum ay zaten şiirde mevcut. Modern çağın tarih düşürmesi de böyle olsun. Doğduğum günse, bu notta gizli... |
Edebiyatla iç içesiniz muhakkak...
Tesâdüf ettiğime memnunum...