NEHİRLER VE HİKAYELERİ-11(FİNAL)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın ŞİİRİN HİKAYESİ
Pamir ve Hindikuş, dağlarının birleştiği gözeden bir nehir olarak doğuyor Ceyhun. Kaynağında AKSU diye bilinir Vahan suyu, Kızıl su, Kafirmihan, Surhan katılır sonra. Gökçe suyunu da dahil ederek, Kunduz beht karşısından Kuzey batıya döner. Gah bozkırlardan, gahi çöllerden kıvrıla kıvrıla, ayrıla ayrıla, Aral göl’e ulaşır. Çinliler Wuhu, İranlılar Vehröz, Behröz, Araplar Ceyhun, Belh diyorlarken adına. Atalarım ise Öğüz diyordu Yunan ve Latin kayıtlarında, Oxus olurken, Âmül-amüyâ şehri adından dolayı da Amuderya olarak da bilinir. İslam yazarları da “Janhoun” derdi. Kızıl su koyundan Hazar’a, Düldül atlagan, Çağlayan geçidinde göllenip, Aral göl’e akıyor, Hız tengiz (Sarıkamış çukurun)’dan Hazar Göl’e, Zamanla Hazar’a giden Kollar kurumuş Kuruyan kolları bellidir hala. Derya’yı vahjır doğduğu yerden Aral Göle uzunluğu İki bin beş yüz kilometredir. Cennetteki dört nehirden biri olarak kabul edilir. Sen Ceyhun Sen Amuderya Ne savaşlar gördün kıyılarında Sen ırmaksan Sen bolluksan Sen bereketsen Sen Türk torpaklarının Özelisin Güzelisin Can Amuderya İşte bu güzel nehrin kıyılarında yaşayan YOMUT boyu Türkmenleri vardı. Boyun Bey’i Kıvanç Bey di. Yakın arkadaşı ve dostu BEGENÇ Alp ile çok iyi bir dostlukları vardı. Obada ikisinin de bileğini büken yoktu. Gün geldi ikisi de evlendiler. Kıvanç Bey, GUNÇA kızla evlenirken, BEGENÇ ALP’te GÜLNAR kız ile evlendiler. İkisinin de birer çocuğu oldu. Kıvanç Bey’in kızı, BEGENÇ Alp’inde oğlu. Kıvanç bey kızına ÇEMEN adını koyarken, Begenç Alp te oğluna MERGEN adını koydu. Çocuklar büyüdü serpidi. Her ikisi de 12 yaşını doldurdular. O sırada İranlılarla nehir boylarında sık sık İranlılar ile savaşlar yaşanıyordu. Beyler ister istemez Alpleri ile bu savaşlara katılıyorlardı. Yine böyle bir savaş için Kıvanç Bey ve Alpleri nehir boyunda ki savaşlara katıldılar. Düşmanın sayısı çok fazlaydı ve pusuya düşmüşlerdi. Gizlendikleri yerden yaptıkları ok yağmurunda BEGENÇ Alp yaralanmıştı. Ama o anda yapılacak bir şey yoktu. Bir süre sonra Kıvanç bey ve Alpleri, sıkıştıkları yerden tuzaktan kurtuldular, O haliyle savaşan Begenç alp’in durumu ağırdı. Begenç Kıvanç Bey’e oğluna ve eşine iyi bakmasını, onlara sahip çıkmasını istedi ve Kıvanç Bey’den söz aldı. Fazla dayanamayarak orada şehit düştü. Bunun üzerine Kıvanç bey, hiç birini sağ komayın diyerek ileri atıldı ve kendilerinden sayıca fazla olmalarına rağmen düşmanı yenmeyi başardılar. Begenç Alp’in naşı obaya getirildi ve bir törenle defnedildi. MERGEN’i yanına çağıran Kıvanç Bey, babasının bir kahraman olarak öldüğünü, anlattı ve bundan sonra İyi bir alp olması için, her zaman yanında olduğunu söyledi. Annesi GÜLNAR hatuna da, her ihtiyaçlarını kendisinin göreceğini, her sıkıntısını kendisine bildirmesini istedi. BEGENÇ Bey’in ölümünden sonra MERGEN daha da hırslandı ve deliler gibi savaş tekniklerini öğrenmeye başladı. Yaşta 18’e gelmişti. Sık sık ÇEMEN’i görüyor, onu sevdiğini fark ettiriyordu. Çemen de ona ilgisiz değildi. Oba da herşey güzel giderken, Bir Tüccar Kıvanç Bey’e bir at getirdi. At süt beyazdı. Kıvanç Bey atın adını “Kar” koydu. At yabaniydi. Belliki yabani atların içinden yakalanmıştı. Derken bir gün Seyis atı uysallaştırayım derken At ok gibi fırlayarak elinden kaçmıştı. Seyis gelerek durumu Kıvanç Bey’e anlattı. Kıvanç Bey çılgına döndü. Atı çok sevmişti. Her yere haber salın. Yomut Boyu damgasını taşıyan bu atı getirene ne isterse vereceğini söyledi. Mergen Alp, “ne isterse vereceğim” sözünü duyunca ÇEMEN’i almak için, “Kar” isimli atı obaya getirmeye talip oldu. Kıvanç Bey’den izin alarak, yanına kimseyi almadan, tek başına “Böten dağ” a atın peşinden gitti. “Aradan birkaç ay geçmesine, havaların soğumasına rağmen, “KAR” adlı, Kıvanç beyin atını aramaya çıkan MERGEN alp’ten henüz haber yoktu. Çemen’in yüreğine bir acı çökmüştü, yollarına bakıp ağıtlar yakıyordu. Mergen gah yabani atların, gah yılkı atlarının peşinde, orası senin, burası benim, o tepe senin bu tepe benim koşturdu. Bir at sürüsünün içinde “KAR” olduğunu tahmin ettiği bir at görmüştü. Lakin yaklaştığı anda ortadan kayboluyor, Bötün dağın yaylalarına doğru kaçıyorlardı. Takip ediyordu bir türlü bulamıyordu. Saç sakalı bir birine karışmış, perişan bir halde olan MERGEN sürekli konakladığı küçük mağarasında ÇEMEN’i düşünüyordu. Günler günleri, aylar ayları kovalıyor, MERGEN ALP bir türlü “kar” atı bulup yakalayamıyordu. Derken sabahın ilk ışıkları ile Bötün dağ*ın eteklerinde bir gözenin yanında “KAR” atı gördü. Atlar onu fark edince birden yamaçlara doğru koşmaya başladılar. Mergen Alp, “KAR” atı yakalamak için uğraşırken, yamaçtan atı ile birlikte yuvarlanmış, başını bir kayaya çarpmıştı. Onu yaralı ve baygın haldeçoban BEDİRGEN bey ve ailesi bulmuş, yayladaki çadırlarına taşımışlardı. Yaralarını sarmışlar ve iyileşmesi için her şeyi yapıyorlardı. ÇEMEN ise altı aydır dönmeyen MERGEN ALP’in yakın arkadaşları ANGELDİ ve SEYİTNUR ALP’i bularak MERGEN ALP’i çok merak ettiğini, gidip aramalarını istedi. Seyitnur ve Angeldi Alpler yanlarına 3 alp daha alarak Mergen Alpi aramaya çıktılar. Çemen ümitsizdi. İçi içini kemiriyordu. Çemen’in görüştüğü, Angeldi ve Seyit Nur Alp, Kıvanç Bey’in otağına giderek, “kar” atı aramaya giden MERGEN Alp’in Altı aydır dönmediğini, merak ettiklerini, yanlarına 2 alp 3 alp daha alarak, Mergen Alp’i aramaya çıkacaklarını söyleyerek izin istediler. KIVANÇ Bey’de aramanın uygun olacağını “gidip arayın” talimatını verdi. Angeldi ve Seyit Nur alp, Obaya döndüler. Onları büyük bir sabırsızlıkla bekleyen ÇEMEN, n’oldu, MERGEN nerde ? diye sordu. Beş Alp’inde başı önde “Hiçbir haber, hiçbir iz bulamadık” dediler. Çemen bayıldı. Hemen çadırına götürdüler. Haberi alan KIVANÇ Bey de çadıra gelerek, Alplerden bilgi almaya çalıştı. Mergen ise tüm bunlardan habersiz BEDİRGEN Bey’in çadırında yaralarının iyileşmesini bekliyordu. Bedirgen Bey’in kızı MEHRİ Gelen Alplere yalan söyleyerek onları başka tarafa yönlendirmişti. Çünkü MERGEN ALP’e aşık olmuştu. Onun ÇEMEN’e dönmesini istemiyordu. Oysa Çemen karaları bağlamış, ağıtlar yakıyordu sevdiğinin ardından. Böylece aradan bir ay daha geçti. Mergen yaylada iyileşmeye çalışıyor, MEHRİ etrafında pır dönüyor, hiç yanından ayrılmıyordu. Mergen Alp onun bu yoğun ilgisini fark etse de, misafir olduğu için bir şey diyemiyordu. ÇEMEN’in annesi GUNÇA hatun kızının durumuna çok üzülüyor, MERGEN ALP’in öldüğünü düşünüyor ve ÇEMEN’i de inandırmaya çalışıyordu. Hem ÇEMEN ne zamana kadar böyle kalacaktı. MERGEN ALP Bötün dağın yaylasında yavaş yavaş ayağı üzerine basmaya başlamış, yaralanmasının üzerinden tam 2,5 ay geçmişti. Göklen Boyunun Beyi HIDIR BEY ile eşi GÜLŞAD hatun KIVANÇ Bey’i ziyarete geldiler. Yenildi, içildi konuşuldu ve GÜLŞAD Hatun, ÇEMEN’i pek beğendi. Oğlu ATA Bey’e onu istemeyi planlıyordu. Ama önce Ata’ya Çemeni anlatması ikna etmesi gerekiyordu. Buna rağmen ÇEMEN’in annesi GUNÇA Hatun’a oğlundan bahsetti. Düşüncesini de anlattı. MERGEN’in yokluğunda YOMUT Obasında işler karışıyordu..Bu olaylardan habersiz Mergen ÇEMEN’i düşünüyordu. Mergen çadır çevresinde, kısa yürüyüşler yapıyor, bir an önce eski gücüne kavuşup, Bedirgen Bey’inde gördüm dediği “ Kar ” adlı atı yakalayıp, bir an evvel Obasına, sevdiğine dönmek istiyordu. Ne var ki, Göklen boyunun beyi Hıdır Bey’in eşi Gülşad hatun, kendi obasına dönmüş, oğlu ATA’ ya, Çemen kızı anlata anlata bitiremiyordu. “Ben çok beğendim, seninde beğeneceğinden eminim” diyordu. Ata bey’de meraklanmıştı. Nasıl bir kız bu böyle diye onu düşünmekten kendini alamıyordu…Aradan 15-20 gün geçti. Ata bey yanına sağlam 10 kadar alp alarak, Ava gitme bahanesiyle Obasından ayrılıp, Yomut Obasına geldiler. Gelirken vurdukları avları da, onlara verdiler. Kıvanç Bey’e Hıdır Bey’in oğlu Ata Bey’in geldiğini bildirdiler. Ata bey huzura çıktı. Akşam yemeğini beraber yediler. Bu arada Ata Bey’de, Çemen’i görme fırsatı buldu. Böylesi bir güzel bu güne kadar görmemişti. Ata Bey ertesi günü de Yomut Obasında kaldı. Bir yandan da Çemen’i izliyordu. Çemenin üzgün olduğunu, hiç mutlu olmadığını o da fark ediyordu. Ancak böylesi bir güzeli eş olarak seçmek istiyor, böylesi bir fırsatı kaçırmak istemiyordu. 2 Gün geçtikten sonra Ata Bey, Göklen obasına döndü. Anne ve babası merak etmişti. Ata ava çıktıklarını gittikleri yerin Yomut obasına yakın olması sebebiyle Kıvanç bey’in obasına uğradığını, bir gün misafirleri olduğunu söyledi. Annesi Gülşad hatun, konuyu hemen anlamış, Ata’ya “nasıl çemen kızım, dediğim kadar güzel mi” diye sordu. Ata “Güzel de laf mı anne ben Çemene bayıldım” dedi. Her şey Gülşad hatunun istediği yönde gelişiyordu. Mergen Alp şişe bir yanda “kar” ı yakalayamadan sakatlanmasının derdi, diğer yandan, obasından ve sevdiğinden ayrı kalmanın acısıyla kıvranıp duruyordu. Böten dağa bakıp bakıp türküler söylüyordu. Zaman hızla akıyordu. Mergen’in yaralanmasından bu yana tam dört ay geçmişti. Bu süre içinde Göklen boyu obası ile Yomut boyu obası arasında gelip gitmelerden dolayı samimi bir ortam doğmuştu. Sonunda Hıdır Bey Kıvanç Bey’den oğlu Ata’ya kızı Çemen’i istemişti. Kıvanç bey bir hafta süre istemiş ve sonunda kızını vermeyi kabul etmişti. Bu durum Mergen Alp’in arkadaşları arasında büyük bir üzüntüye sebep olmuştu. Onlar obada bu konu ile meşgul olurken, MERGEN Alp ile Çoban Bedirgen Bey ile Atların akşamları girdiği mağaraya girdiler. Karanlıkta bile “kar” içlerinde belli oluyor, fark ediliyordu. Tan vaktine kadar beklediler. Hava hafif aydınlanınca atlar, harekete geçtiler. Önden çıkan atların çıkışına izin verdiler. Birkaç at ve Kar geçeceği sırada önceden hazırladıkları ağaçları karşılıklı kapatarak geçişi engellediler. Sonra içeriye girip, “kar” ı sakinleştirip, gem takıp bağladılar, eğerini yerleştirdiler. Ürkütmeden dışarıya çıkarmayı başardılar. Çadıra geldiklerinde, Mehri kız pek memnun olmadı. Mergen Alp Mehri’nin atı salabileceği düşüncesi ile Göher hatun ve Bedirgen Bey’den izin istedi. Onlarda haklı olduğunu söyleyerek, Kıvanç Bey’e selamlarını ileterek onu yolcu ettiler. Kar ile birlikte Oba yolunda ilerleyen Mergen sevinçliydi. Başarmıştı. Ve nihayet Mergen “Kar” atla birlikte obaya döndü. Mergen gideli ise 9 ay olmuştu. Onu gören alpler bir ata bakıyordu bir de ona. Kısa bir şaşkınlıktan sonra sarıldılar hasret giderdiler. Çemen de duymuştu geldiğini, koşarak gelip sarıldı mergene, hem ağlıyor hem de neredeydin sen diyordu. Bu durumu gören alpler olanları bilmeyen Mergene ne diyeceklerdi. Kıvanç Bey’e haber verildi. “”Mergen “Kar” ,ile birlikte döndü”” Beyim dediler. Kıvanç bey, Atı görünce o kadar sevindi ki, doğruca atına gitti. Onu biraz sevdikten sonra Mergen alp’e dönerek, “ hoş geldin yiğidim, dile benden ne dilersen” dedi. Mergen “sizden bir tek dileğim var beyim. O da kızınız Çemenle Allahın izniyle evlenmek” bu istek üzerine beyninden vurulmuşa dönen Kıvanç bey “ ne diyorsun sen oğul, ben kızımı, göklen obasının beyi Hıdır Bey’in oğlu, Ata bey’e verdim. Sözümden dönmek bir bey’e yakışmaz. Dile canımı vereyim. Sen bana Begenç Bey’in bir yadigarısın. İste benden canımı vereyim” dedi. Bunun üzerine orada bulunan ve devreye giren yaşlı bilge PAMİR bey, “Beyim müsaadenizle Toyu toplayın, bu sorunu beyler çözsün” dedi. Kıvanç bey biraz rahatlamıştı. “Tamam PAMİR Bey, akşama toy toplansın” diyerek atını da alıp gitti. Mergen şaşkındı. Akşam Toydan nasıl bir karar çıkacaktı. Çemen’e dönüp “seni kimseye bırakmam” diyerek Annesi Gülnar hatunu görmeye gitti. Gülnar hatun oğlunu karşısında görünce bayıldı. Bir gün sonra göklen Obasına, Hıdır Bey’e haber gönderildi. Beylerin Toydaki aldığı karar iletildi. Hıdır bey bu haberden hoşnut olmasa da, toy(meclis) kararı olduğu için çaresiz boyun eğmek zorunda kaldı. Haberciye 3 gün sonra YOMUT obasında olacağını, Kıvanç Bey’e sevgi ve selamlarını gönderdi. Sakatlıktan yeni çıkan MERGEN’i alp arkadaşları, çok iyi hazırlıyorlardı. İşi şansa bırakmak istemiyorlardı. Beklenen gün geldi. Hatta Hıdır Bey bir gün önce geldi Yomut Obasına..Bu işin neden kaynaklandığını tam olarak anlamamıştı. Kıvanç Bey, olanları baştan sona anlattı. Hatta Mergenin babası Begenç Bey’in çok yakın arkadaşı olduğunu, bir çok savaşta yan yana savaştıklarını, yine öyle bir savaş sırasında şehit düştüğünü ve oğlu Mergen’i de kendisine emanet ettiğini söyledi. Bunun üzerine Hıdır Bey, “haklısın Kıvanç Bey. En doğru çözümü DİVAN bulmuş ve kararlaştırmış. Oğlum kazanırsa kızın gelinim. Mergen kazanırsa kızın oğlumun bacısıdır” dedi. Gidip oğlu ile de konuştu. Dövüşü kazanırsan Çemen gelinimdir. Eğer kaybedersen Çemen bacındır” Bana söz ver dedi. Ata da babasına söz verdi. Ertesi günü Otağ’ın (Büyük çadırın önüne Oba da bulunan herkes toplandı. Herkes yerini aldı. Heyecan hat safhadaydı….İki yiğitte çıktı meydana..Görelim Mevlam neyler, eylerse güzel eyler….. Uzun süren acılardan sonra nihayet Çemen, Mergen Alp’e kavuşmuştu. Oğlunu kenardan izleyen GÜLNAR hatun Oğlunun yanına giderek onu elinden tuttu, Annesi GUNÇA hatun yanında olan, ÇEMEN’in yanına gitti. GÜLNAR VE GUNÇA hatun eşleri sebebiyle yok yakın arkadaştılar. Mergen’in babası BEGENÇ Bey’in İranlılarla yapılan savaşta şehit olmasından sonra sık görüşmüyorlardı. Ancak KIVANÇ Bey, BEGENÇ Bey’e söz verdiği için zaman zaman ihtiyaçlarının olup olmadığını bizzat kendi soruyordu Sonuç olarak iki ailede bir birlerini çok iyi tanıyorlardı. Hep birlikte BEDİRGEN BEY ve ailesini yolcu ettikten sonra Gunça hatun, Gulnar hatunu bırakmadı. Birlikte çadıra giderek akşam yemeği hazırladılar. Alp arkadaşları Mergen’in çevresini çoktan sarmış, onu tebrik ediyor, kutluyorlardı. KIVANÇ Bey’in omzundan büyük bir yük kalkmıştı. Bilge PAMİR BEY’i yanına alarak otağa geçtiler. Kıvanç bey, Pamir Bey’e teşekkür ederek Kendisini çok büyük bir yükün altında ezilmekten kurtardığını söyledi. PAMİR Bey de ona “Beyim, Allah sizi başımızdan eksik etmesin” dedi. İkisi koyu bir sohbete daldılar. Ta ki yemek vakti hatırlatılana kadar. Kıvanç Bey, Pamir beyi de davet etti yemeğe. Çünkü Pamir Beyinde eşi vefat etmişti. Mergen’in annesi GULNAR hatunda bekardı. Kıvanç bey içinden 2 düğün birden yaparız diyordu. O gece yenildi, içildi, yüzler gülüyordu. Hatta düğün günü bile kararlaştırıldı..Gecenin ilerleyen saatlerinde, Mergen çadırına döndükten sonra, hoş ve de güzel bir türkü sesi yırtıyordu karanlığı… Oba da her şey normale dönmüştü. Artık düğün zamanıydı. Bir ayın sonunda düğünün yapılması için aile meclisinde karar alındı ve düğün hazırlıklarına başlandı Mergen Kıvanç beyin damadı oluyor ve daha büyük sorumluluklar onu bekliyordu. Alpleri topluyor, sık sık çalışmalar yapıyordu. Çünkü nehir boyunda İranlılar ile sık sık savaşlar yaşanıyordu. Mergen babası BEGENÇ Bey’i böyle bir savaşta kaybetmişti Hem kendi geleceği hem de obası için her zaman kazır ve hazırlıklı olmalıydılar. Düğün öncesi ava giden alpler 5-6 geyikle döndüler. Diğer hayvanlar ile birlikte harika bir yemek oba sakinlerini bekliyordu. Düğüne sayılı günler kaldı. Artık her şey hazırdı. Kocasının ölümünden sonra sürekli yalnız kalan GÜLNAR hatun, bir an önce gelininin çadırına gelmesini istiyordu. Derken Obada düğün başladı. Her şey çok güzel gidiyordu. İki sevgili çok mutluydular.. Hatta düğünlerine Hıdır Bey ve ailesi de katılmıştı… Yomut obasında çok güzel bir düğün yapıldı. Düğünün güzelliği ve Mergen ile Çemen’in aşkları tüm obalarda konuşuldu. Kıvanç Bey’in mertliği, Mergen’in yiğitliği her zaman örnek oldu onlara. Mergen Alp başı oldu. Kıvanç Bey’de onun sayesinde biraz rahatladı. Bu arada Çemen sayesinde iki aile daha sık bir araya geliyordu. Kıvanç Bey, eşi Gunça hatuna, Gülnar hatunun ağzını aramasını, Pamir Bey’le evlenmek isteyip istemediğini öğrenmesini istedi. Yanında gelini olsa da Gülnar hatun çok yaşlı sayılmazdı. Tek çocuğu Mergen’di. Önce olur mu, bilmem gibi sözler eden Gülnar hatun, Gunça hatun onu biraz ikna eder gibi oldu. Gunça hatun Pamir Bey’i de iyi tanıyordu obada. Onun da iyi bir eş olabileceğini biliyordu kendine. Gunça hatun bu işin olabileceğini söyledi, kıvanç bey’e. Kıvanç Bey bu işe çok sevindi. Begenç Bey’in ölümünden sonra onun durumu sürekli üzüyordu Kıvanç Bey’i. Düğünün üzerinden tam sekiz ay gibi bir süre geçmişti. Birkaç gün sonra Kıvanç bey, Pamir Bey’in yanına giderek, “Pamir Bey gel seninle şöyle bir dolaşalım” dedi. Kalktılar, Birlikte Obanın içinde yürüyüşe başladılar. Kıvanç Bey, “Pamir bey, sözü fazla uzatmayacağım. Eşin öldükten sonra 3 yıldır yalnızsın. Bizim Rahmetle Begenç beyin eşi Gülnar hatun da yıllardır yalnız. Düşündük ki bu yalnızlığa bir son verelim” ne dersin. Pamir Bey, biraz durduktan sonra, “Beyim siz bilirsiniz. Siz nasıl uygun görüyorsanız o olsun” dedi. İş konuyu Mergen’e ve Gülnar hatuna kabul ettirmeye kalmıştı. Çemen’e durum anlatıldı. Mergen’in kabul etmesini sağla dendi. Mergen de annesi ile görüşerek, annesinin fikrini aldı. Herşey olumluydu ve sonunda Pamir Bey ile Gülnar hatun evlendiler. Düğünden hemen sonra Mergen ve Çemen’in bir kızları oldu ve adını “Tuana” koydular. Obada mutluluk bir kez daha arttı. Çemen şöyle diyordu.. “”Türkmenler onuncu asırdan itibaren göçebe hayatı yanında yerleşik bir hayat sürmeye de başladılar. Bu asrın başlarında Oğuzlar, Maveraünnehir çevresine yerleşip Yabgu denilen hükümdarların idare ettiği bir devlet kurdular. Türkmenlerin bu sırada başşehirleri Sir Derya kıyısındaki Yeni Kent idi. Yabgu Devleti zamanında Türkmenler Üçok ve Bozok diye ikiye ayrıldılar. Onuncu asrın sonlarında İslam dinini kabul ederek iyice güçlenen Türkmenler, komşuları Peçenekler ve Hazarlarla savaşarak onları yendiler. İslam dinini kabul eden ve Selçuklu hakimiyetine giren Türkmenler, Oğuz Yabgu Devleti hükümdarının kendilerine kötülük yapacağından çekinerek, İslam diyarı olan Horasan’a göç ettiler. Maveraünnehr’de kalan diğer Türkmen boyları da Kıpçakların hücum ve baskıları neticesinde dağıldılar ve Türkmen Devleti yıkılmış oldu. Yerlerinde kalan Oğuzlar ise Karacuk Dağları bölgesinde, Mankışlak’ta ve Sir Derya Nehri kıyılarında yerleştiler. Daha sonra Karahıtayların ve Karlukların baskısı neticesinde Selçuklulara tabi oldular.”” Kaynak: Türkmenistan Tarihi www.msxlabs.org/forum/turk-ve-islam-dunyasi/10717-turkmenistan-tarihi.html#ixzz545LwWa00 Yukarıda anlatıldığı üzere, Türkler(Türkmenler), sadece düşmanla savaşmıyor, zaman zaman, kendi soylarından insanlarla, boylarla, Devletlerle de savaşıyordu. Hikayede adı geçen Yomut boyu Alpleri, çevrede yaşayan diğer boy Alpleri ile bir araya gelerek, dışarıdan gelen saldırıları engelliyor, durduruyorlardı. En çok da İranlılarla karşı karşıya geliyorlardı. Yine bir İran saldırısını haber alan obalar toplanmış, saldırılara karşı koymak ve onları durdurmak üzere Yomut Obasının başında bulunan Mergen Alp sefere çıkmışlardı. Tuana 3 yaşına gelmişti. Günler akıp gidiyordu. Mergen alp dört ay sonra seferden döndüğünde bu kez bir oğlunun olduğunu öğrendi. Adını Mengü koydu. Günler gelip geçerken Yomut obası ve çevresinde, Düşman da boş durmuyordu. Zaman zaman obalara baskınlar düzenleniyordu. Çevre obalar Kıvanç bey önderliğinde toplandı. Kıvançbey “Beyler, bu saldırıları, obalardan uzaklarda karşılamamız gerekir. Nehir boylarına, belli geçitlere gözcüler yerleştireceğiz. Her zaman uyanık ve hazır olmak zorundayız. Unutmayalım ki, su uyur düşman uyumaz”. Dedi ve herkesin üzerine düşeni yapmasını istedi. Gerekli tedbirlerin alınmasından sonra, düşman obalara 10 yıl boyunca saldıramadı. Her şey çok güzel gidiyordu. Çocuklarda artık büyüyüp serpilmeye başlamıştı. Tuana 13 yaşında, Mengü’de 10 yaşına basmıştı. Yıllarca başarılı olamayan İranlı’lar, bu kez çok güçlü bir ordu ile nehir boyunca saldırıya geçti. Sayıları çok fazla olduğundan, karşısında kimse direnemiyordu. Ne olduysa düşman aniden geri çekildi. Bu durumu değerlendirmek isteyen Mergen alp ve beraberindekiler, Onları kovalamaya başladı. Düşmanında isteği buydu. Onları içlerine doğru tuzağa çekerek, istediklerini elde ettiler. Etrafı sarılan Mergen ve arkadaşları, teslim olmak istemiyordu ve düşmana çok büyük kayıplar verdirdiler. Okçular saldırıya geçince teslim olmaları istendi. Mergen alp ve arkadaşları esir düşmüştü. Yomut obasında Çemen için yine kara günler başlamıştı. Haber tez ulaştı obaya. Çemen ağıtlar yakıyordu. İçinde Mergen’i bir daha göremeyeceği hissi vardı. Bakalım Çemen sevdiğine neler söylemiş. Kıvanç Bey haberi alır almaz, çevrede ne kadar boy varsa tüm beyleri Otağına, “TOY” a çağırdı. İki gün sonra yapılan toplantıda Kıvanç Bey “ Artık Bir olduğumuzu, güçlü olduğumuzu cümle aleme göstermek için, güçlerimizi birleştirmek zorundayız. Bunu damadım onların elinde esir olduğu için değil bu topraklarda ki geleceğimizi kurtarmak için yapmak zorundayız” dedi Söz alan diğer beylerin tamamı da Kıcanç Bey’e katıldıklarını, hemen hazırlıklara başlanıp, çok sayıda Alplerle, İranlılar üzerine sefer yapıp, bunun hesabını sormamız gerektiğini söylediler. Bir taraftan hazırlıklar tüm hızıyla sürerken ÇEMEN ve diğer Alplerin eşleri de, biz de geleceğiz dediler. Ne yaptıysa Kıvanç Bey onları fikirlerinden vaz geçiremedi. Bu arada Esir olan Mergen’e İranlı Komutan, Nemvar’ın kızı Sahar ona kafayı takmıştı. Mergeni kendi hizmetine vermesini istedi. Komutan NEMVAR, kızı ne isterse yapardı. “Peki alabilirsin” dedi. Ama Mergen esirliği kendine yakıştıramıyordu. Diğer yandan da Çemen’i, Tuana’ı ve Mengü’yü düşünüyor, “nasıl kurtulurum” un hesaplarını yapıyordu. Bir ağıt gelmişti diline, şöyle diyordu.. Sefer hazırlıkları tamamlandı. Kıvanç Beyin otağında toplanan 5 binin üzerinde ki alp, hazırdı. Mergen ve bazı alp hatunları da onunla birlikteydi. Katılan beylere, alplare bir konuşma yapan Kıvanç Bey, “Beylerim, Alplerim, sizler ne savaşlar gördünüz. Ne zorluklar yaşadınız. Düşman mertçe dövüşmüyor. Kahpece saldırıyor. Onlara bu kahpeliğin hesabını öyle bir soralım ki, ömürleri boyunca, topraklarımızdan uzak dursunlar. Allah doğrularla beraberdir. Gazanız mübarek olsun” dedi ve harekete geçtiler. İran topraklarına girdiklerinde onları bazı alpler karşıladı. Esirleri nerede tuttuklarını öğrendik, bizim kendilerine saldırabileceğimizi düşünmüyorlar. Sabaha karşı tan ağarınca kalelerini başlarına yıkalım””.dediler O gece orada konakladıktan sonra, sabaha yakın harekete geçtiler. Oklarla kulelerde ki tüm gözcüler indirildi. Gizlice surlara çıkıldı. Bir kısım alp de, Kapıyı açmak için içeri girip kapıya geldiler. Onlar ne olduğunu anlayamadan saldırı başladı. Taş taş üstünde bırakılmadı. Esir alpler kurtarıldı ama içlerinde Mergen alp yoktu. Çemen Mergen’in nerede olduğunu sordu. Onlarda Komutan NEMVAR’ın kızı, SAHAR onu alarak İran içlerine götürdüğünü söylediler. Kıvanç Bey 10 YİĞİT alp’ini MERGEN’i bulmak için görevlendirdi. “Ölü veya diri Mergen’i Obaya getiresiniz” dedi. Kılık kıyafet değiştiren ve Arapçayı, Farsçayı çok iyi bilen 10 Alp, “Emredersiniz bey’im” diyerek oradan ayrıldılar İranlılar, kalenin basılıp, yerle bir edildiğini, esirlerin kurtarıldığını öğrenmişlerdi. Bu konu askerler arasında Mergen’in götürüldüğü yer de de anlatılıyordu. Sahar gelip askerlere talimat veriyordu. Şimdi alpler bizim peşimizdedir. Burasını öğrenmeleri an meselesi. Onun için daha içlere bir yerlere gitmemiz gerekiyor. Yarım saat içinde hazırlıkları tamamlayın. Gideceğiz diye bağırıyordu. Bunu MERGEN Alp’te duymuştu. Artık bu durumdan kurtulmam lazım diyordu. Planını yapmıştı. Dışarı çıktığında saldırıya geçecek, ya ölecek, yada kurtlacaktı. Bir süre sonra gelip onu aldılar ve dışarıya çıkardılar. Şöyle çevresine baktı en fazla 15 kişi vardı. Tam sırası diyerek Yanındaki askeri yakaladı, elinden kılıcını aldı, geleni indirmeye başladı. Bir ara güçlü biri çıktı karşısına onu biraz zorlarken, sırtı dönük olduğu için, askerlerden biri sırtından okla vurdu. Birisi mızrak sapladı, karşısındaki askerde kılıcıyla son darbeyi indirdi. Mergen Alp dizleri üzerine çöktü ve yere devrildi. Ölmüştü. Olayı gören SAHAR koşarak gelip başını dizine koydu, ağlamaya başladı. “Neden yaptın bunu, neden” diyordu ama cevap alamıyordu. Sahar, söylediği ağıdın ardından, elinin tersi ile göz yaşlarını sildi, derin bir nefes aldı, belinden çıkardığı hançerini, kendi kalbine saplayarak, intihar etti. Bunu gören babasının askerleri atlarına binerek, orasını terk ederek kaçtılar. Kıvanç Bey’in görevlendirdiği 10 güçlü alp, Mergen’in nerede tutulduğunu öğrenmişlerdi. Ani bir baskınla Mergen Alp’i kurtarmayı planlıyorlardı. Gizlice çiflik çevresini kuşattılar. Hiçbir hareket yoktu. Kapıya yaklaştıklarında, kapının da açık olduğunu gördüler . Koşarak binaya yaklaştıklarında Mergen Alp’in cansız bedeni ile karşılaştılar. Sırtında 2 ok, vücudunda kılıç yaraları vardı. Onu bir beze sararak, bir at arabasına yerleştirdiler. Sonra da Yomut obasına doğru harekete geçtiler. Alpler yetişememişti. Bu yüzden başları eğik girdiler obaya. Haber çabuk yayıldı ve Çemen’e kadar ulaştı. Çemen Mergen’in öldüğünü duyunca, meydana, cenazenin başına nasıl geldiğini bilmiyordu. Öyle bir feryad-ı figan yükseldi ki göklere, adeta yer yerinden oynadı. Çemen Hatun’un bu feryadından sonra gök ayrıldı, yer sarsıldı. Türkmenis’tan ın, Karakum ve Sarıkamış deltalarında çökmeler meydan geldi ve Amuderya (Ceyhun) nehrinin Sarıkamış deltasından HAZAR gölüne inen kolu kurudu. Çemen’in Mergen Alp’ın toprağa verilmesinden, YUĞ töreninden sonra Amuderya’nın Hazar’a inen koluna gittiği, orada ağıtlarına devam ettiği, daha sonrada bir daha da görülmediği anlatılır. Türkmenistan’ın ve Amuderya nehrinin o eski güzelliği kalmadı. Derler ki çölden gelen rüzgarları dinlerseniz, Çemen’in ağıtlarını duyabilirsiniz. “”NURGELDİ ARBATOV’UN ANLATIMI - AKİF KARATEPE’NİN ÇEVİRİSİ olan TÜRKMENİSTANIN JEOMORFOLOJİSİ adlı kitapta Türkmenistanın Karakum ve Sarıkamış çukurundan da söz edilmektedir. Sarıkamış çukurundaki çökmelerden sonra (Amuderya), Ceyhun nehrinin Hazar’a gelen kolu kurumuş, Kaynağı azalan Hazar’ın 8.000 hektarlık alanı bu gün kurumuş durumdadır”” (SON)
CEYHUN-(AMUDERYA)-ÇEMEN İLE MERGEN-(24)
Çemen Hatun’un bu feryadından sonra gök ayrıldı, yer sarsıldı. Türkmenis’tan ın, Karakum ve Sarıkamış deltalarında çökmeler meydan geldi ve Amuderya (Ceyhun) nehrinin Sarıkamış deltasından HAZAR gölüne inen kolu kurudu. Çemen’in Mergen Alp’ın toprağa verilmesinden, YUĞ töreninden sonra Amuderya’nın Hazar’a inen koluna gittiği, orada ağıtlarına devam ettiği, daha sonrada bir daha da görülmediği anlatılır. Türkmenistan’ın ve Amuderya nehrinin o eski güzelliği kalmadı. Derler ki çölden gelen rüzgarları dinlerseniz, Çemen’in ağıtlarını duyabilirsiniz. “”NURGELDİ ARBATOV’UN ANLATIMI - AKİF KARATEPE’NİN ÇEVİRİSİ olan TÜRKMENİSTANIN JEOMORFOLOJİSİ adlı kitapta Türkmenistanın Karakum ve Sarıkamış çukurundan da söz edilmektedir. Sarıkamış çukurundaki çökmelerden sonra (Amuderya), Ceyhun nehrinin Hazar’a gelen kolu kurumuş, Kaynağı azalan Hazar’ın 8.000 hektarlık alanı bu gün kurumuş durumdadır”” (SON) MERGEN ALP VE ÇEMEN Esir olmaz asla, ben Türküm diyen Şehitlik şerbeti, içti Mergen Alp Savaşlarda ölür, zırhını giyen Böylece Dünya’dan, geçti Mergen Alp Nehir kıyısında, bir gölge gibi Büyük bir kin ile bakıyor Çemen Fark eder mi bilmem nehir’in debi Nehirle Hazar’a akıyor, çemen Haykırsa yâr diye, sesin kim duya Sahar yâr olmaz, ondaki haya Bir daha Çemen’i, göremem diye Bilerek ölümü, seçti Mergen Alp O anda nehirde, feryat sada’ymış Oysa düşündüğü, ömre vedaymış Ne yazık ki çemen, son’a adaymış Nice yürekleri, yakıyor çemen Tutsaklıktan ise, utanç duyarak Yaşanmaz diyordu, boyun eğerek Esareti, onursuzluk, sayarak Şu kendi ömrünü, biçti Mergen Alp Sadakat demektir, Türk deki erlik Böyle sağlandı hep, düzen ve dirlik Yeşil gözleriyle, Mergen le birlik Bize, bir yerlerden, bakıyor Çemen Lüzumsuz söyledin, en son sözünü Geçmişindi bunlar, hep bil özünü Çalmaya devam et, alıp sazını Yeni nehirlerde, buluşmak üzre Sadık DAĞDEVİREN Aşık LÜZUMSUZ (SON) |