nâme
Sana bu mektubu ruhumun yüzbirinci koğuşundan yazıyorum.
Sen derken sana tekabül eden yüzbinlerce “senlere” sesleniyorum. Kelimelerimin kahrı öyle bir yoğunlukta ki bu mektubun zerresi tüm “senlere” ayrı ayrı düştüğünde geriye yine aynı yoğunluk kalıyor senin için. Tarifi imkansız bir susuzluk ortasında vaha düşler gibiyim. Dudaklarım sahra çatlağı ... İkilemin intihar ettiği yerdeyim,bu yüzden gülbahçe umut. Düşerimle değil susuzluğumla memnunum. Şikayet yok İzafi ferahlığı parmaklıklar arkasında yakaladım, haydi hicranı yakalım. Kakülünü koklayalım azat yılkıların Hesabını düzleyelim artık yılların. Ne de olsa vaktimiz bol bir anlamda. Kum saati yoldaşlarıyız mekanın ne önemi var? Oduncu gömleğimi g/özlüyorum, yıllar öncesine takılmış şehla bakışlarımla. Soğuğu,karakışı, ayazı...”Gök mavi yer beyazı” özlüyorum Hatırlar mısın daha önce de söylediğim gibi ; “artık daha sıcak şehirlerde daha fazla üşüyorum.” Tutunamıyorum çocukluğumun halatına , süratle toprağa/beton zemine doğru düşüyorum. Farkındayım kendimden çok bahsettim lakin anlamışsındır aslında ben bizleri anlatıyorum Neyse nasılsın? Mf2018 |
Güzel şiirler var sayfanda. Selam ile.