AŞK ve KANATİranlı şair Şirazi der ki : “aşka uçma kanatların yanar.” , Mevlana der ki : “aşka uçmadıktan sonra kanat neye yarar ?”, Yunus Emre der ki : “aşka uçtuktan sonra kanadı kim arar…” Haktan birisi de der ki: “âşık olmadıysan kanat sende ne arar?” Bu soğuk, asık suratlı kış gününde Yokluğun tetikliyor özlemlerimi Garip bir duygu bu Bir kürek kor var içimde sanki… Ilık nefesini duyuyorum ensemde Dönüyorum aniden Avuçlarım yanıyor Ellerim ellerine değince… Korkuyorum Kalbimin sesini duyarsın diye Bir başka çarpıntı bu Anlatılır gibi değil Benzemiyor hiçbir şeye, Yerinden fırlayacak nerdeyse… Yokluğunda Deniz arsız, ay sabırsız Seni soruyorlar biteviye Rüzgâra sor, yağmura sor diyorum Bak ben de bekliyorum özlemle… Bir bilene sormak istiyorum; Bunun adı aşk değilse ne?... Naime ÖZEREN kalin ] |
Sözlerimin ne kadarı şiire uğrar bilmiyorum ama bugün dertleşmeye geldim…
Hepsi çok güzel, hepsi doğru söylemiş…
Ama “aşk” sadece kanatlarımız olmasını mı beklemek?
Ya o kanatları, bir ucuna hiçliğimizi de takarak “sevdim” dediğimize vermek zorunda kalırsak…
Aşk'tan beklentimiz ne ki bizim Güneşi Uyandıran Kadın?
Yanımızda olması,
Sesini duymamız,
Dokunabilmemiz mi?
Ya bunlara sahip değilsek…
Eğer bunlara sahip değilsek, “aşk” uzak mıdır bize?
Her şeyden önce bizim din kardeşimiz değil midir “aşk”?
Bütün bu sorularımı bana sorarsan eğer;
Son iki yıl öncesine kadar; acının, hüznün, soğukluğun, karanlığın, çaresizliğin ve boşluğa savurduğum sözlerin adıydı…
Her gece o Canı-ı Cihan’ımın “asla okumayacağını” bildiğim halde sayfalarca “Bu Kaçıncı Mektubum Bilmem Ki Sana’ydı” benim için…
Gündüzleri ise duvarlar örmek, sonra o ördüğüm duvarları hayallerimi allayıp pullayarak bir anahtarın ucuna… Ve sonra o hayallerimi de satar oldum o anahtarın ucunda…
Ama sorma; karşımdaki o insanların gözlerindeki mutluluğun benim için ne demek olduğunu…
Tüm bu anlattıklarımla gelmek istediğim bir şey var…
Ben bunca yalnız yaşadığımı düşünsem de, hep yanı başımdaymış “aşk”…
Birine onu sevdiğini hissettirmek için, illa ve illa ki yanında, yanımızda olması gerekmediğini öğrendim…
Çoğunu, hatta benim kaçırdığım kısımlarını da biliyorsun hikâyemin…
Şimdi sen söyle “annem” gibi sevdiğim “yüreği güzel” kadın…
Her zaman ve her yerde yanı başımda değil miymiş “aşk”…
Ve hepimiz için öyle değil mi?
Aslında hepimiz “şahane” masalların sahibi değil miyiz?
Bunun için başkalarının masallarına bakmak yerine, hemen yanımıza, yanı başımıza bakmamız…
Ve her “üşüdüğümüzde” bir aynanın karşına geçip sağ elimizi sol göğsümüzün altına koymamız yeter de artar bize, öyle değil mi?
Nicelerine inşaAllah…
Sevgiler sana… Yüreğimden… Yüreğimce... Yüreğince…