Ölmüş hayvanı tutup, çöplüğe atamazdı Evine gelir gelmez bahçeye çukur kazdı Nazikçe koydu onu kazdığı boş mezara Mazinin tekrarıydı hüzün dolu manzara Mustafa’yı kendisi bizzat koymuştu kabre Geçmişe döndü birden vakti gösteren ibre Hatırladı oğlunu kabre koyduğu günü Olmasa da kucakta bedeninin bütünü Kazada kolu kopmuş, kafatası ezilmiş Tekerleğin izleri, tam yüzüne çizilmiş Acı ne demek, ölüm ne demek biliyordu Zaman, yaralarını, çok yavaş siliyordu Kedicik yatıyordu, zemininde mezarın Ölmek yakışmamıştı ortasında baharın Yara yara çıkarken kara toprağı tohum İlkbaharda altına, niye girdi bu masum Simya bir süre baktı mezardaki cesede Onu ağlatan bir şey vardı bu hadisede Zira bir yavrusunu, kaybetmişti şubatta Bu acısına derman yoktu sabr u sebatta O gece karnı açtı; bu yüzden sütü azdı Üstelik hava buzdu, soğuktu ve ayazdı Malum gecede sütü, üçüne yetti ancak Soğuktan dona dona ölüverdi yavrucak Cemil bey ah kapıyı, biraz açık koysaydı Sokağa çıkıp anne yemek yeyip doysaydı Asla acı çekmezdi, buz tutmazdı azalar Bu kadar ıstıraplı, olmazdı son lahzalar
Ω
Kirazın dalındaydı, Benekli, Maviş, Sarı Dikkatlerini çekti, uçan binlerce arı Tam yakaladım derken Sarıyı soktu biri Pençeyle kaşımaktan, kızardı tüylü deri Daldan tutunuyordu Çita maymunu gibi Yere düşecek sandı onu seyreden sahibi Anneleri çağırdı »Mav!« diyerek hepsini Daldan inip geldiler duyar duymaz sesini Üç yavru sıra sıra dizilip bir kenara Arka ayaklarıyla toprak attı mezara Cemil bey sağ eliyle, şekil verdi yığına Ardından da dokundu, sakalla bıyığına Gömleğin yakasına tozlar dökülüverdi Mezara her bakışta boynu bükülüverdi Koluna konar konmaz, dedi ki Kraliçe: »Canlılarla şenlenir dünya denilen bahçe.« »Şu hayat kadar güzel, ne vardır kâinatta?« »Can olmalı ayakta, yüzgeçte ve kanatta.« »Ki haz alsın azalar, uçarken ve yüzerken.« »Mutlu olur kuzular kırda özgür gezerken.« Âşiyândan kalkınca bir dala kondu bülbül Adama baktı: »Ancak açarsa, gül olur gül.« »Güzel yaratanda aşk, emek, itina vardır.« »Bu maşuklarını yok edenler canavardır.« Arı başını eğdi: »Çiğneyen adam gibi.« »Kim bilir ona ne dedi gerçek sahibi.« »İnsanın malı mülkü değildir bunca eser.« »Yine de hayvanları öldürür, ağaç keser.« »Gerçek mümin malına zarar vermez Allah’ın.« »Derisine göz dikmez kurdun, yatan timsahın.«
Ω
Bülbül daldan uçtu ve belin sapına kondu. Cemil bey çok şaşırdı, kıpırdamadı, dondu. »O eğer yaratmışsa bahçede, bağda gülü.« »Sana da su taşımak düşer bulup da gölü.« »Ancak yardımcı olur Allah’a her işinde.« »Onu bırakıp gezmez asla şerrin peşinde.« Cemil hoca dedi ki: »Ben, kararımı verdim.« »Bundan böyle Allah’tır vallahi tek derdim.« »O’nun mahlukatına göz kulak olacağım.« »Sevgiden haber veren bir ulak olacağım.« »Seven hem sevdiğini korur hem eserini.« »Ancak böyle gösterir, Allah’ın değerini Cemil bey »İşim var.« dedi üzgün bülbüle. Kuş havalandı birden: »Hadi git güle güle.« Kraliçe »Üzülme!« dedi yaşlı adama. »Her şeye rağmen devam etmeliyiz yaşama.« »Evet« dedi Cemil bey derinden iç çekerek.« »Etrafta güzellik çok bunları görmek gerek.« Morali bozuk halde eline aldı beli Peşpeşe çukur açtı arkaya alıp yeli Daha sonra içine, birkaç patates attı Ardından da kediler üzerini kapattıı Patatesleri ekmek, bir saat kadar sürdü. Çukurları açarken, mütemadi öksürdü. Ama hiç aldırmadı, sigaradandır sandı Nefesi daralınca, durup bele dayandı
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
CEMİL BEY VE KEDİLERİ – 41 şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
CEMİL BEY VE KEDİLERİ – 41 şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
yaratılışın gayesi ve
insan olmanın güzellikleri ustalıkla sıralanmış.
selam ve saygılar kardeşim