Leylâm
Leylâm
Leylam! Neden gittin, alıp başını? Bilmem neyim kaldı kederden başka! Sensizlik pir etti, gençlik yaşını, Buna ne denir ki, kaderden başka. Ben tanrı mıyım ki? Yanlız yaşarım, Altı üstü etten bir cefakârım. Sensin o eksiyim, sensin ki yarım, Bana ne düştü ki, efkârdan başka? O güzelliğinle yoktu bir dengin, ’Beni sev’ dedikce, hep de gülerdin. Yetmedi mi bana bunca ettiğin, Sana kim yakışır hünkârdan başka? Sanki, sen de sevdin; gözlerden belli, Yanlış mı anladım, bilmem ki deli! Bana mı salladın o yarım eli? Nerden bileceğim, mahşerden başka? Gönlümün kıvrımı hâyâl peşinde; Artık çok yoruldu, yetmiş yaşında. Leylâm! Kâlp vazgeçmez, hâlâ düşünde, Aşık ne bilir ki, inkârdan başka? Yusufoğlu daha çok şey istersin, Bilmez misin? Dünden daha betersin. Leylâ bir görünse neler edersin? Yediğin nedir ki hançerden başka? 08.12.2017 Mehmet Semercio |