kefendikecekler bilmem hangi renkten seni ey kefen! yas sesleri duyacağım ben ayakaltından tırmanacağım omuzlara ve ruhlar doluşacak etrafıma tanıdık yüzler ve diğerleri bıçak koyacak annem üstüme şişmesin diye midem bir koku dolacak odaya gülsuyu ve ölüm kokusu titrek sesiyle ve bin yıllık çizgileriyle bir kadın kutsal sözler okuyacak bıçak hareketlenecek sonra kaldırılıp üzerimden mutfağa götürülecek yapacaklar bilmem ne ağacından seni ey tabut! sessiz sedasız bir yolculuğa yarenlik edeceksin ey ikinci rahime götüren! tek bir dal kıpırdamayacak öldüm diye ben ve tek bir damla dökmeyecek bulutlar öldüm diye ben bilmem nasıl yapılacaksın ey mezar taşı! dikileceksin başın da çürüyen bir cesedin iğreti bir nüfus cüzdanı gibi adı şu soyadı bu doğum tarihi şu gün,şu ay,şu yıl işte bunlar yazacak tenin de bilmem ne cins kurtlar yiyecek beni! biz diyecekler,seni değil tabutunu kemiriyoruz yoksa diriyken de cazip olmayan etin şu çürümüş halinle daha da hazin bilmem hangi tarih te başlayacak kabir azabı! sen diyecekler,şunu şunu yaptın mı işte o an dile gelecek beden ve tükürecek semaya doğumlara ve rahimlere aşka tükürecek ve dostluğa ve soracak sorguculara ya o kime hesap verecek diye ... |