Fırtınalı bir gecenin ardından Falcı kadının cebindeki Bir baklası tanesi gibi Çıkarıp yüreğimden seni Denize attığım yere geldim, Hep denizde kopacak değil ya Bu kez içimde koptu fırtına Ruhundan ayrılıp bedenin Bir beyaz güvercin saflığında Oturdu önüme gelip...
Üç kişi daha vardı tanık Senden başkasını Görmek istemiyordu gözüm; Ağladım sevgili Ağladım, ağladım bağrıyanık, Kimse geçemezdi önüne Özlem dolu yaşların, Hayâl ile gerçek yer değişti Senin ile beklenmedik Tarihi bir buluşma gerçekleşti!
Bir beyazgülgüvercin Ceylan gibi süzüldün karşımda Bir kez daha kabarıp Dalga dalga boşandı Gözlerimden özlemin Köpüklü kıyılarda Akdeniz...
Çalkalandım sularla haşır neşir Yankılandım şarkılarla Bazı derin acıların ağısı Ancak gözyaşlarıyla çıkar Utanmadım, Sıkılmadım el var diye Sana sevgimi haykırdım Dipten gelen hıçkırıklarla; Aşk bu sevgili Çarpa çarpa sularla Kayaları dağları yıkar İmkânsızlık karşısında çaresizlik Yenilgiyi kabul etmek acz değil Aşk karşısında devler de yenilir Yanar, kül olur beden Yâr gözüne baka Bir yıkılır yapılır kainat Kayan yıldızlarca aka aka Savrulur tin gökyüzünde yedi kat Yâr yüzünden yeryüzüne yedi iklim Yedi dağın çiçeği gibi serilir...
-II-
Bu bir sevda masalı, Kafdağının ardı değil Antalya burası, Karayolları Atatürk Parkı, 21 Kasım 2017 Günlerden Salı Öğleden sonra Saat 15.30 suları Ayağında blucin Bir beyazgülgüvercin Uçup geldi Sevimli hali Gülümseyen Esin perisi Barış yüzüyle uysal Kıpır kıpır gözleriyle Oturdu karşıma Yer değişti Hâyâl ile gerçek Bakalım daha başıma Neler gelip Neler geçip gidecek? Bu yüksek yalıyarlarda Başka şey gelmez akla Yalnızca yıllar önce Kasvetin doruğunda, İntiharın Eşiğinde iken ben, Kaleiçi’nden Falcı Roman kadın Fatma hanımın, Fatma Ana’nın eliyle Atıp baktığı bakla falı Ve beni yeniden Yaşama döndüren, Deniz’e attığım Bakla tanesi gelir akla, Atıldığı yerde "Bir Çingene Çaldı Seni" Şarkısıyla Sana özgü dillenir Dalga dalga Akdeniz Fırtınalı havalarda Sesinde sirenlerin Çığlık çığlığa Yüreğimden kopan Gül şarkıları çalınıp söylenir...
Her akşam gün batar Gül suya rengini katar Tan kızılı ufuklarda Kanayan derin acıyla Rüzgâr gökte bulutbulut Hiĺâlinde ay, Kaşında yay Pamuk ellerin hallacıyla Saçların köpük köpük Uzayıp giden kıyılarda Gittiğin gün gibi Dalga dalga savurup Darmadağın edip atar beni Ay Güzeli Sevda Seli...
Yıllar geçse de aradan Kanıyorum yaradan Bu cihanda Eremedik murada Bir başka cihanda Nasip eylesin seni Aşk ile bana Yaratan!..
Şaban AKTAŞ 21.11.2017 Fotoğraf: Şaban AKTAŞ
KUŞLAR
Sabahları yarım sıkım susam Yetiyor kahvaltılık onlara, Ben de yiyeceğim Taze sıcak simit bulsam; Ağzının tadını Biliyor keratalar Alıştılar artık iyice Ayrılmıyorlar balkondan, Balkonda doğdular, Palazlandılar yuvada Uçup gittilerdi Ana baba ocağından, Acıkınca sürekli dönüp geri Gelmesi kuşların belki ondan?!
Şaban AKTAŞ 22.11.2017
ANNEM
Zaman geçtikçe üstünden Derinleşiyor ayrılık hüzünle Fakat annem, sımsıcaksın hep Yemek yapan ellerin Gülümseyen sevgi dolu yüzünle...
Çiçeği burnunda bir öğretmendim ben Aldılar bir gece yarısı evimden Kucağımda bebe ile birlikte, Attılar pis bir nezarethaneye Gözlerimi önce bağladılar Çullandılar üstüme, Biri göğsüme düz bir tahta koydu Sonra geldi bir ayı üstüne oturdu Biri kablo bağladı elime ayağıma Hem elektrikli işkence Hem falakayla dayak Bağırıyordum çaresiz yanarak ’Kahrolsun Faşizm!’ dedikçe ben Daha fazla yüklendiler Örgüt üst düzey sorumlusu sanarak!
Çiçeği burnunda bir öğretmendim ben Mikrodalga fırında yediler beni Yandı yandı söndü hayâllerim Attılar beni bir zindana, Yirmi Beş ay Dört gün çürüttüler Eylül’ü vurdular Oniki’sin’den Kapalı kapılar ardında ne işkenceler Ne yapraklar döküldü Saman altından ne sular yürüttüler?!
Çiçeği burnunda bir öğretmendim ben Son karar Askeri Yargıtay’dan; Suçsuz bulundum aklandım, Çok değerliymişim ki Gözden uzak tuttular Zindanlarda saklandım(!) Diplomam duvarda asılı Elimden alınmış mesleğim Rüşvet çuvalıyla Ayakkabı kutularında basılı Uçup giden yıllarım heba Baskı, zulüm, işkence, O eski salgın bulaşıcı hastalık Sürüyor hâlâ Eylül’deki veba!
Çiçeği burnunda bir öğretmendim ben Düşlerim hâlâ tan kızılı Parmaklarım, elim ayağım yanıyor Ümitlerim donuyor, ciğerlerim sızılı...
Çiçeğe dal oldum Arıya bal Kendimce mutluyum Diyorum ki El ne olursa olsun Böylece kal!
Daha çok sev yaşamı İyiden güzellikten Erdemden yana söz et!
Hazırlan uzun yolculuğa Bir sabah erkenden Karşımdan gel Çocukça gülümse; Yüreğinde neşe sevinç Tüm sıcaklığıyla kâlbinin Dostça bana göz et!
Hep yanımda kal Aşk ile bak Yakabildiğin kadar Yak beni, yine yak!
Gez dolaş yorul Om’zuma yaslan Uyu düşlerine dal Allan güllen Dallanıp budaklan Derinlere kök sal Yüreğimde saklan!
Al gönlümü, ver gülünü Ergen ruhlar gül ile büyür Beni güneşine al Külümü bana bırak!
Çiçeksen çiçek Çocuksan çocuk kal, Ölümü boş ver, Güzel şarkılar çal ’As’lolan hayattır’ * Gerisi masal!..
Şaban AKTAŞ 22.11.2016 (*) Nazım Hikmet RAN
ADIM YOK
Ay bakmışsın Bir Bir de bakmışsın Otuz Bir daha bakmışsın Ay batmış, gün batmış Her iş bitmiş; yokuz!
Şaban AKTAŞ 22.11.2016 Fotoğraf: Şaban AKTAŞ
ÖZÜR
Yüreğin ile seslen Önce kendine söz geçir Taşırdıysan ocakta sütü Yaktıysan tavada ekmeği Yanlış yaptıysan Özür dile Tanrıdan Kimse mükemmel değil!
Süt veren ineği Buğdayı yetiştiren Un edip yoğuran Fırına sürüp pişiren Yaşamı doğuran Emeği kutsa; insan sayılmazsın yoksa!
Kıtır kıtır Yaprak yiyen tırtıldan Uçan kelebeği gör Ömrün kadar Üç günlük dünya Kiralık kocaman bir ev Evini koru, yaşamı sev!
Şaban AKTAŞ 22.11.2016
Fotoğraf: Şaban AKTAŞ
EHİL
Her işi eh’line yaptıracaksın Yaptırmadan önce Usta mı değil mi Var mı ehliyeti diploması İyice araştıracaksın! Ehiyetsiz kişi sakar mı sakar Elinden kaza üstüne kaza Eza üstüne eza Ceza üstüne ceza çıkar mı çıkar Ceremeyi millet kendi çeker?!
Toplumbilim de böyle Yöneticilik siyaset Diplomatik deneyim Bilgi, görgü, beceri ister Yoksa başa gelir olmaz işler!
Bak şu çaylak politikacılara Yıllardır analara bacılara Neler çektirmedi sapıklar Irzına geçtiler çocukların Dayanılır mı bu acılara?!?
Evet usta, konuş bakalım Sen ne dersin bu hususta Elin uzun boyun uzun Var mı ehliyetin; diploma ner’de Cahil kafa çare değil derde!
Şaban AKTAŞ 21.11.2016
G.D.O. Adına besin diyoruz İnsanlar yesin diyoruz, Yerler ise gepegenç Yemezler ise daha geç Ölmesi kesin diyoruz!..
G.D.O. lu yem yiyen Antibiyotikle iğnelenip Onyedi günde büyüyen piliçler Kırkbeş günde tümörlenip Şişerek ölüyor kendiliğinden!...
Karada kum denizde balık Dünya nüfusu çok kalabalık İki arada bir derede Tavuk balık, tavuk balık Yedikçe ölüyoruz alık alık!..
Şaban AKTAŞ 21.11.2016
TIRNAK BÜYÜME HIZI
Tırnak büyüme hızıyla dönen internet; Seninle hastalanıyor zaten bu millet Ya hastaneden nasıl randevu alacak; Yeter, yeter çektirdiğiniz işkence eziyet!..
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
GÜLGÜVERCİN şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
GÜLGÜVERCİN şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Kalemin susmasın
___________________________________Selamlar