İSTANBUL
İSTANBUL,bir karmaşanın şehri.
Maymun iştahı ile güne uyanan insan kalabalıkları, Bütün bencillikleriyle kuşatmışlar çevreni. Evvelki zamanlarda yaşamak gerekmiş seni, Oysa sen,yaşanılmaz olmuşsun. Öfke soluyoruz her gün ciğerlerimize kadar. Şantiye alanı her sokak başı ve köstebek yuvası yolların. Meydanlarında çakal sürüleri, Kaldırımlarını işgal etmiş ayyaşların. Gökdelenlerin gölgesinde kalmış şehir, Hangi labirentinin çıkmazında sakladın? Hani,nerede o ihtişamlı eserlerin, Hani,bağrına bastığin ecdadın emanetleri?. Denizin bile rengini yitirmiş, Yeşilinden yoksun kaldığın günden beri. Papatyaların,gelinciklerin açtığı toprağını, Hiç acımadan gömdük,betonların altına. Betonların altın oldu ey İstanbul... Bulutlarından boşalırken timsah gözyaşını andıran, Yağmurun toprak kokmuyor artık. Bari bir avuç kalsaydın elimde Ve sıksaydım avuçlarımda,sımsıkı. Şüheda fışkırmaz belki ama.. Keşke,sana onların gözüyle,bakabilseydim İSTANBUL. |