Aşka açılıyor sabah pencerem Herkes gibi iki gözüm var benim Gül yüzünden ateş gülleri derem Güneşinde ayva turunç nar benim
Güne güzellikle günaydın derim Güneşi gözlerin gibi severim Güneşim olmasa acep neylerim Günebakan çiçek yüzlü yâr benim
B/akarsın sevdayla selin olursun Kar yağar dağlara gelin olursun Benim değil, gider elin olursun Dağlar duman duman tüm efkâr benim
Yıldız çiçekleri seninle açar Gece uykularım ser’inde kaçar Aşkın oku gayet derinden geçer Kaşı gözü ok- yay çeken yâr benim
Uzak yıldızlardan söküldü dünyam Kaç kez varken kaç kez yok oldu dünyam Güneşten bir ateş top oldu dünyam Gözünde nâr çiçeksevdalar benim
Şaban Aktaş 04.11.2017 - 09.40
Fotoğraf: Şaban AKTAŞ
GÜL DÜNYASI
Düşlerimin tünü künü Evvelisin ahirisin Aşkların ceman yekünü Hem gerçek hem zahirisin
Tuz Gölü’nün serabında Aşkın kutsal şarabında Kaşlarının mihrabında Ab-ı Kevser nehirisin
Öldürücü çöl sıcağı Masmavi bir göl kucağı Hem külüsün hem ocağı Zehrinin panzehirisin
Bedenimin beş duyusu Gözlerin ölüm kuyusu Bir ölümsüzlük duygusu Her ölümün tehirisin
Şaban Aktaş 05.11.2017
AY AYNADA YÜZÜNE BAK!
Yâr bu gece dolunay var Aynaya bak, yüzüne bak Ay, yüzüne ne çok benzer Dön de bir gökyüzüne bak!
Ay’a baktım seni gördüm Saçına geceyi ördüm Gerdanında* inci dür/dün Yılda tam bir düzine bak!
Gece büyük hale vardı Ardından sis bulut sardı Yüzünde yağmur yağardı Gönlümdeki hüzüne bak!
Ay gerdanda döner iken Bir beyazgül kâlbe diken Bendim hasretini çeken Dön de ay’ın yüzüne bak!
Yirmi sekiz günde bir gün Yılda Oniki kez dürdün Ayda bir bal/ayı düğün Ay gelince yüzüne bak!
Ay yüzünün aynasıdır Yüzünde gönül yasıdır Gök-deniz aşk deryasıdır Yıldız yıldız gözüne bak!
Gökte uçan deli taylar Gelip geçen dolunaylar Sevda seli taşan çaylar Beni yakan hüzüne bak!
Şaban AKTAŞ
(*)Gerdan: ay’ın gökyüzünde yaptığı harekete "gerdan" adı verilir. Görüntünün olası içeriği: çiçek, bitki ve doğa
KÂĞIT PARA
Kimi için kâğıt paradan, kimine göre de para kâğıttan daha önemli?! Yükseldikçe cehalet arttı paranın değeri(!)
bir kitabı okumadan üç kuruşa satan var anlamayınca sanat ile bilimden başka bir şey gelmez o kimsenin elinden, Kaşıkçı Elması’nı bile sokağa atan var!
Hey gidi insanoğlu nereden nereye geldi kimi ay’a, Mars’a yükseldi kimi ülkemizdeki aymazlar yobazlar gibi acınası hale geldi?!
Sen isen okumadan kitabı sokağa atan bilimi üç kuruşa satan(!) suçlusun insanlık adına affedil(e)mez hatan!!!
Her bilimsel kitap bir Kaşıkçı Elması bilimi hiçe sayan parayı başına taç yapan aptalın en hası!
Kâğıt kağıttır para da para, yazı ile kağıt kapanan yara, padişah elinde ferman (!) he/kimin elinde her derde derman!
İster isen ağzına peçete burnuna mendil ister isen em al sana reçete, öküz, burnunu sil!
Şaban AKTAŞ 08.11.2017 -13.26
YÜZ
İki insan yüzü dursa yanyana Kim nedir anlarsın yüzün şavkından Yâr ne zaman senin yüzüne baksam Silinir tüm yüzler çıkar aklımdan
Lavânta kokulu manolyam benim Yüreğimde nakış gül oyam benim Hem hayâl hem gerçek, tüm dünyam benim Başka dünyaları yıkar aklımdan!
Şaban Aktaş 07.10.2017
ŞİİR YAPMA SANATI :
Verilen sözcükler: Kanıksamak Kanatsız Kanaviçe Kavgacı Kavramak Kiyamet iyidir Kıskıvrak Kışla Mesel Ot/ ya da yeşillik Ortadan kalkmak/ kaldırmak Orta şekerli Ortodoks Papaz/ imam Paranın gümüş olduğunu anlamak Yağmur ... Yukarıdaki sözcüklerin içinde kullanıldığı bir şiir yapılacak. Sözcük seçimleri Lale Müldür’e aitir.04.11. 2017 Kaleiçi ANTALYAdaki şiir etkinliğinde, katılımcılar buna uygun şiirler yazıp okudular..( İNSANLIĞIN KARDEŞLİĞİ DERNEĞİ)
Benim yazdığımı aşağıya alıyorum:
MUAMMA
Sınavdan geçiyorum bu akşam Gelirken yağmura tutuldum Giderken doluya Papazı buldum yine Oysa ben kupa kızını arıyordum!
Ne işim var burada, oysa Çoktan kavramış olmalıydım Paranın gümüş olduğunu Kendi elim dilim ile Kavgacı sözcüklerin çekimine Yakalandım kıskıvrak!
Kanaviçe düşlerim Ah, içim de içim Kanıyor içten içe Kışlada bir askerin Bağrıyanık türküsü gibi Buram buram Hasretin dolanıyor dilime Gözlerin buğul buğul Kahve tadında, fincan fincan Orta şeker kıvamında Kanıksayamadım Bir türlü yokluğunu...
Kayakçılar iniyor Karlı dağ başlarından Üşüyor içim tir tir Bembeyaz kar altında her yan Kürüyüp kaldıran yok ortalıktan Güz vurgununda otlar...
Bir kardelen başını uzatıyor Ve ben seni kanatsız Uçuruyorum dağlardan göklere Çiçeklerin saf/kan/atları vardır sevgili Uçanatlar gibi uçarı, doludizgin...
Çanlar çalınmaya başladı birden Ortodoks kilisesinden Yalvarıyor papaz - Durun bekleyin Son duamız bitmedi, Duman duman esecektik Şarap açıp, karpuz kesecektik! Hoşça kal, hoş çakal * Sevgi yükseklerde yaşar Ne işimiz var bizim Alçak dünyada papaz efendi?!
Sensiz yaşamaktansa Kıyâmet iyidir sevgili Gel biz göklere karışalım Kuyruklu yıldızlar ile yarışalım...
Şaban Aktaş 04.11.2017
ARA SIRA DÖN GERİYE
Ara sıra dön geriye Dön yüzünü maziye bak Sağ yanım göl, sol yanım çöl Aşk çölde seraba durmak
Yaban kazları uçuyor Dallardan rüzgâr geçiyor Düşümden bir kız geçiyor Aşk zamanla anda durmak
Meneviş rengi gülpembe Gezdiğimiz günler nerde Derelerde tepelerde Aşk bir dalda yuva kurmak
Sarılsak da darılsak da Yollarında yorulsak da Ceylan gibi vurulsak da Aşk sonsuz bir düşe durmak!
Şaban Aktaş 05.11.2017
Fotoğraflar: Şaban Aktaş 0511.2017
IŞIK ÜLKESİ
Dolunay var gecede Uyku tutmaz beni Uyanmak içindir ışık Karanlık, uyku; yarı ölüm!
U/yu(t)mak için var karanlık Göz gözü görmez Bilinmez karanlıkta Kimin ne yaptığı?!
Arsız hırsız soysuz Hepsi karanlığa taparlar Her işleri saklı gizli Işıksız daha iyi yaparlar?!
Onların ışık dediği Yalnızca fener; hırsız feneri Kapılar ardında bilseniz Ne dolaplar döner?!
Çalmak onların hüneri Ay var gecede uyan Bak bakalım geceleyin Kaç kişi bizleri soyan?!
Bizler, bir ışık ülkesinin Likya’nın çocuklarıyız Ay doğarsa uyanan Gün doğarsa yanan?!
Başkent ateşe verilir hep Ülkemizde bizdik yanan, Karanlığın elleriydi benzinle Madımak’ta kapılara dayanan!
Uyuma karanlıkta, uyan Yoksa tarih tekerrürden ibadet(!) Ay- yıldız, ışık ol, aydınlığın ile Karanlığın kapısına dayan!..
Darağacında zindanda Karanlık eller bizi boğan, Işıktır karanlığı kovan güneş Geceye doğan...
Şaban AKTAŞ 06.11.2017 05. (*) Ahmed ARİF
ALBENİ
Mevsim Sonbahardı Sararmış meşelerin arasında Her dem yeşil ağaçlar da vardı İğne yapraklı Sen o ağaçlardan Biri gibi kaldın dağlarda...
Gözlerin diken diken İğneli oya Al/beni nakış nakış Gözlerinin rengine boya Gönlümce sevecen Gözlerince derin Duygu dolu sıcak Bakamadım doya doya...
Şaban Aktaş 05.11.2017
UYAKLI ŞİİR
Ula uyak bu ne ayak Onu yak bunu yak Yeter ula yediğin beni Biraz da bana bırak!
Şaban Aktaş 05. 11.2017 - 10.15
ŞİİR KIZ
Hayatın içinden geçerken Beni yolda yakalıyor Böyle güzel şiirler Mutlu oluyorum o zaman, Şiir kız, peşime takıl Gölgem ol, bırakma sakın!
Seninle tanıdım açlığımı Seninle bildim susuzluğumu Acılarımı seninle sildim Ruhum, bedenim Kayıptı çoktandır Nihayet kendime gelebildim Uçarsa uçsun, kaçsın düşler Yeter ki eksilmesin Bakışlarındaki masumiyet Yüzündeki temiz gülüşler Ne ben senden sakınayım Ne de sen beni mahçup et!
Tüm kapalı kapılar Seninle açılır ardına kadar, Elinde sihirli kalemler Dilinde büyülü sözcükler saklı Yakınlaşır uzak âlemler Birlikte tutarız sonsuzluğu Gözlerimizde yıldızları Bitlikte yutarız Semiramis!
Şaban Aktaş 05. 04.2017 - 01.04 - 02.16
BİR YAĞMUR ŞARKISI
Sen geldin diye bu yağmur Bereket geldi toprağa Sensiz her yer kupkuruydu Can geldi kuru yaprağa
Sen nereye diyor isen Ben oraya geleceğim Yağsa yağmur sicim sicim Yine seni seveceğim!
Böyle bilmezdim yağmuru Erirdi gözümün nuru Yüreğim gibi dostluğun Katışıksız arı duru
Sen nereye diyor isen Ben oraya geleceğim Yağsa yağmur sicim sicim Yine seni seveceğim
Hasret çölü oldum diye Bu yağmur senden hediye Yağmur seninle mutluluk Yeter bize bir şemsiye
Sen nereye diyor isen Ben oraya geleceğim Yağsa yağmur sicim sicim Yine seni seveceğim
Şaban AKTAŞ 04.11.2017
YE GEBER!
Kentin göbeğinde çökmüş kenara, Elinde kağıt mendil Gelene geçene Yalvara yalvara, -N’olur bir tane alır mısınız? ... Sese döndüm, Çok da şık giyimli alımlı bir kız Derken arkamdan biri Kızarak kendince mırıldanıp geçti Sese döndüm Traşı üç gün geçmiş delikanlı -Bu kadar bekâr adam var, Rezillik çekeceğine bul birini evlen! ... ... Yürüdü gitti delikanlı Belli ki onun da yüreği yanık Daha neler dedi kim bilir?! ... ... Herkesin başında bin türlü dert Senin ki de dert mi; tuz biber Benim ki biberiye, ye geber!
Şaban Aktaş 04.11.2017
BİR GÜZ TÜRKÜSÜ
Yaz bahar ayları geçti güz geldi Ayağımı örtsem dizim üşüyor Ayrılık rüzgârı kıştan kuz geldi Hayâlini öpsem yüzüm üşüyor
Karbeyaz kolların yok ki sımsıcak Gittin küle döndüm söndü her ocak Azrail tırpanı erken vuracak Yarelerim sızım sızım üşüyor
Her aşkın ateşi bir gün söner mi Batan güneş yeni güne döner mi Sensiz gözlerimin yaşı diner mi Göze gözün üzüm üzüm düşüyor
Mevlam gül dalına gonca gül verir Sarı yonca çicek arı bal verir Niye bana türlü türlü hâl verir Yâr yine bağrımdan közüm düşüyor
Şaban Aktaş 04.11.2016
UYGUN/SUZ ADIMLAR
"Yürü!" dedi Tanrı baba bana Sağlıklı bir yaşam için Vakit gece bile olsa Çıktım yürüdüm Sokaklarda parklarda Hafta sonu dağlarda!
Yürü demiş Tanrı baba Varlıklı bir yaşam için(!) Sözüm ona halis kullarına ipte cambaz gibi de değiller(?!) Köşeyi dönen kayboluyor Görünmez adam oluyorlar(!)
Aba altında sihirli sopa Siliniyor onlarca tape Ne gören var ne gösteren Kim var ise Haksızlığa göğüs geren Zindanlara atılırken, Hak’tan(!) Hukuktan eser yok ortalıkta! Yürü; sola çark, uygun adım, marş! Yürü ya kulum; Sağa çark, koşar adım, marş marş! .. Biri emir kulu, biri Amir İkisi de Tanrı kulu Amir neylesin doğru yolu?!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
AŞK PENCERESİ şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
AŞK PENCERESİ şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.