Kehânetnâme
Bugün; Kasım çökmüş dudaklarına ve "Aralığı" soğuğuna gebe öpüşlerinin.
Dudağımın kelâmına kurulmuş dudakların yoktu. Çünkü çoktu sustuğum. Ağır bir essizliğin izinden, kayıtsızca ekliyordu zaman hissizliğimi. Kaç talan miktârıysa tahammülü bir itmenin; öyle bir bitmenin eşiğine kundaklanmıştım kollarından . Düzleminde bozuk kurulmuş bir denklemin en kayıp paydasıyım. Gözlerin bölüştürdükçe artanlarını; ben kalanlarımdan her defâ yenil/en/dim. Kaybı sızdıkça nefesinin koynuma; Boynumda tenlerce sustuğum fâhişe intikamlar s/oluyor; Sızıma yenik elvedâ açmazında çoğaltılmış senlerce pişmanlık. . Issız kehânetlerine aldanırken s/uçsuzluğum; yakın, parmak uçlarından kaçıyor sessizliğinin. Ve t/êsiri paramparça aldanışlara kesirleniyor. |